30 Kasım 2012 Cuma

MEVLANA VE RUHA GIDA VERMEK

Bir gece Muineddin Pervane Mevlana için büyük bir sema tertip edip birçok büyük kimseleri çağırmıştı.

Sema bittikten sonra büyükler sofraya oturup yemek yiyip dağıldılar.
Mevlana sofraya elini hiç uzatmadı.

Bundan Pervane’nin yüreğine bir ateş düştü.
Mevlana’nın mumu karşısında pervane böceği gibi yandı.

Pervane adamlarına mayhoş hoşaf yapıp bir çini kâse içine koymalarını emretti.

Pervane kâseyi eline aldı.
Bir kaşık olsun yemesi için Mevlana’ya sundu.
Ve tekrar  “ Bu helalinden yapılmıştır” dedi.

Mevlana bundan bir kaşık aldı, ağzına kadar götürüp tekrar kâsenin içine koydu.

Bunu birkaç defa tekrar edip yine bilgiler saçmakla meşgul oldu.
Pervane de Mevlana’nın bu hareketinden eriyen bir mum gibi gözyaşları döktü.

Mevlana’nın bu hareketi seher vaktine kadar devam etti.
Nihayet Mevlana mübarek sakalını eline alarak:

“ Ey Emir Muineddin!
Sakalımdan utanmıyor musun?

Beni ayakyoluna (tuvalete) gitmeğe muhtaç ediyorsun” buyurdu ve dedi:

Şiir:
“ Sen, cisme değil, ruha gıda alabilecek yağlı ve tatlı şeyler ye ki kanatların bitsin ve uçmağı öğrenesin.”

“ Cismani yağlı, tatlı şeyler temiz ve hoş görünür.
Fakat bir gece geçtikten sonra bunlar sende pislik olur.”

Bunun üzerine dostlar hep birden kendilerinden geçip naralar attılar ve sema’ a başladılar,

                                        *
Mevlana bu sema’dan çıktıktan sonra hamama girdi.
Hamamın hazinesinde yedi gün, yedi gece oturdu.

Hiç kimse hamamın soğukluğundan içeri girmeğe takati yoktu.
Arkadaşların “Bu ne riyazet (nefis kırma) ve bu ne mücahadedir (savaşmaktır)?

Diyerek feryat ve figandan takatleri kesildi ve hep birden, babasını bu istiğrak âleminden gere çeksin, diye Sultan Veled’e yalvardılar,

Çünkü Peygamberlerin “ Benim Tanrı ile bazı zamanım olur ki, o zamanda benimle Tanrı arasına ne en yakın bir melek ve ne de Tanrı tarafından gönderilmiş bir elçi girebilir”

Buyurduğu veçhile Mevlana’nın da böyle zamanlarda onunla, Sultan Veled’den başka hiç kimse konuşmaya cesaret edemezdi. 

Sultan Veled hamama girdiği vakit, hazinenin önünde ağladı, sızladı ve yalvardı.

Mevlana hazinenin penceresinden başını çıkartarak “ Hayrola, Bahaeddin müritlerin bizi göreceği mi geldi? Dedi.

Sultan Veled bunun üzerine baş koyup yüzünü babasının ayaklarına sürdü, yalvarıp yakardı, gönlünü etti.

Bunun üzerine dostlar sevindiler ve sevinçlerinden kavvellere (müzisyenlere) ferecelerini (pardösü) bağışladılar.

Mevlana oradan medreseye doğru gitti, herkes onun peşine düştü.
Mevlana bu beyti söyledi:

Şiir:
“ Benim ateş gibi olan yüzümden dünya hamamı kızdı.
Bu hamam gibi olan kızgın yüze çocuklar gibi ağlama”

Medreseye ulaştıkları vakit, tekrar sema’a ile meşgul oldular ve bu sema 40 gün devam etti.

                                     ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

1.   Ruhumu besleyerek kanatlanıp uçmamızın doğru olduğunu öğrendik.

2.   Yedikten sonra helâya gitmek mecburiyetinde olduğumuzu öğrendik.

3.   Helal lokma bile olsa az yememiz gerektiğini öğrendik.

4.   Velilerin gıdasının topraktan gelen gıdaya bağlı olmadıklarını öğrendik.

5.   Velilerin enerlisinin bir kızgın hamamı buzdolabı haline soktuğunu öğrendik.

6.   Velilerin enerjisinin bitmediğini ve tükenmeyen bir enerjiye sahip olduklarını öğrendik.

7.   Mevlana Hazretlerinin kızdığı zaman hamama gittiğini öğrendik.

 
İşte böyle yaren,

Bunlar velilerin halidir ve bize örnek olarak yaşamıyla ve sözleriyle öğüt vermektedirler.

Toprağın verdiği gıdaya bağlı kalmazsak hafifleyip kuşlar gibi uçup 18000 âlemden gıdamızı toplamamız ve almamız için az yememiz gerektiğini öğrendik.

Yani gıdanın sadece topraktan olmadığını iyice anlamalıyız ve inanıp yaşamalıyız.

Büyüklerimiz az ye diyerek manevi gıdadan mahrum olmayalım diye uyarmışlardır.

                                         *
RAVLİ

 

Popüler Yayınlar