30 Kasım 2012 Cuma

MEVLANA VE RİYA VE RİYAZET

Bir gün Sultan Veled, Mevlana hazretlerini anlattı:

Babam daima
“ Ben beş yaşında iken nefsim ölmüştü.

Gençlik ve orta yaşlılık zamanında tam bir ciddiyetle riyazet eder, gece sabahlara kadar ibadetle meşgul olurdum ve riyazette çok mübalağa ederdim” derdi.

Ben kendine
“Siz bir gün bana böyle buyurmuştunuz.

Bu gün nasılsınız?
Gece ve gündüz hiç durmuyor, hala riyazete devam ediyorsunuz” dedim.

Bunu üzerine Mevlana
“Bahaeddin!
Nefis, kuvvetli bir hilekârdır.

Allah etmesin birden bire onun yine dirilip akıl şücaeddin’inini mağlup ve harap etmesinden korkuyorum” Buyurdu.

Şiir:
“ Bırak nefsini hüngür-hüngür ağlasın.
Sen ondan can eriten kadehi al.

Nefsin riya kitabına itimat etme ve onunla sırdaş ve arkadaş da olma “

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
RİYA

Göstermek, gösteriş yapmak anlamına gelir.

Sırf Allah rızası için yapılması gereken ibadetleri ve güzel davranışları kendini beğendirmek ve insanlara göstermek amacıyla yapmak demektir.

Riya, yapılan ibadet ve güzel davranışların sevabını ortadan kaldırır.
(Bakara, 2/264)

Riyanın iki sebebi vardır.

1.   İmandaki zayıflık.

2.   Mal, mülk, makam ve şöhret gibi dünyalık hırsı.

Gerçek iman sahipleri, ibadet, fiil ve davranışlarını Allah rızası için yaparlar, insanların şöyle ya da böyle değerlendirmelerine itibar etmezler.
(Maide, 5, 54)

Bir hadiste riyanın gizli şirk olduğu belirtilmiştir.
(Ahmed, V,428)

Riya daha çok nafile ibadetlerde olursa da farzlarda olması da mümkündür.
Hz. Peygamber, ahirette, kahraman desinler diye savaşanların,

Cömert desinler diye bağışta bulunanların,
Alim desinler diye ilim öğrenen ve öğretenlerin,

Güzel okuyor desinler diye Kuran okuyanların,
Yüz üstü cehenneme atılacaklarını bildirmiştir.
(Müslim, İmare,152 – Nesai, Cihad, 22 – Müsned, 2/322)

(Dr. Mehmet CANBULAT. D.İ.B. Dini Kavramlar sözlüğü. Alıntı)

                                    *

RİYAZET

Terbiye etmek, eğitmek, ıslah etmek, boyun eğdirmek, idman anlamına gelir.

Tasavvufta, nefsin çekici ancak zararlı olan isteklerinden uzak kalmaya, faydalı ama zor olan şeyleri yapmaya kişinin kendisini alıştırması demektir.

Sufiler, az yemeye, az konuşmaya, az uyumaya, yalnız kalmaya, sürekli zikir ve tefekkür etmeye alışan nefsin kurtuluşa ereceğine inanırlar.

Nefsi terbiye için bazen onu ağır ve zor işlere koşarlar.
Nefis, ancak mücadele ve riyazetten sonra arınır.

“Nefsini eğiten kurtulur, kirlerden hüsrana uğrar”
(Şems91/9) ayeti bu hususa işaret etmektedir.

Çile çekmek, erbain çıkarmak (dervişlerin çile çıkarmak için kapandıkları 40 gün), inzivaya çekilmek (yalnızlığa), sefere çıkmak riyazet şekilleridir.

Riyazet yapanlara EHL-İ RİYAZET denilir.

Kişi riyazet yoluyla içindeki kibir ve kendini beğenme duygusunu kaldırıp atar, halkı hakir görmeyi onulmaz bir illet olarak görür, nefse uymayanın Allah’a giden yolda en büyük engel olduğu bilincine ulaşır.

Riyazet sayesinde kul nefsine hâkim olur, bayağı arzularını dizginler, aşırılıkları bertaraf ederek kendisini disiplin altına sokar.

Riyazetten maksat güzel ahlaka sahip olmaktır.
 (Dr. Mehmet CANBULAT. D.İ.B. Dini Kavramlar sözlüğü. Alıntı)

                                           *
            1. AVAMIN RİYAZETİ:

 (Avam: Herkes, kaba ve cahil halk, ayak takımı)

İlimle ahlakı, ihlâs ile ameli süsleyip Hak ile halk ile iyi geçinmek,
Hakk’a da halka da karşı vazifesini yapmak. 

           2.  HAVASS’IN RİYAZATI:

(Saygın olanlar, muhterem olanlar)

 Batını tefrikayı (İç aleminle savaş) kesmek,
Kendi içindeki boğuşmaları barışa çevirmek,

Hakk’a ibadete huzur-ı kalple yönelmek,
Ulaştığı makamların iltifatını bırakmak,

Daha yüksek makamlara ulaşmak için gayret sarf etmek.


           3. HASLARIN HASLARININ RİYAZETİ:

(Allah’ı mutlak bir varlık olarak kabul eden ‘Vahdet-i vücut’a inanan )

 Gören, görülen ikiliğinden kurtulmak,
Yalnız onu Allah'ı) görmek,.

Canının istediği şeyi yapmaması,
Nefsi ile savaşa girmesidir.

                           *

Yaren,

Koca Mevlana ve dostları nefsin kuvvetinin farkında olarak aralıksız mücadele etmişlerdir.

Kazanmak, ulaşmak, sahip olmak yetmez.
Kazanımını elinde tutmak gerekir ki bu en zorudur.

Zoru başarmak mecburiyetindeyiz.
Bu yolda elde edişinle yol bitmiyor, Tanrının yolunun sonu, imkânlarının sınırı yoktur.

İstekli olduktan sonra, sabırla çalışmaya devam edersen, Tanrıdan sana yardım gelir.,

                                 *
RAVLİ

Popüler Yayınlar