Bir gün bana büyük bir ruh
bezginliği ve sıkıntı galebe etmişti.
O sırada babam Hazretlerinin
medresenin kapısından içeri girdiğini gördüm.
Beni bezgin ve sıkıntılı
görünce:
“ Birinden mi incindin, çünkü
hiç böyle sararıp solmamıştın” dedi.
Ben:
“ Bilmiyorum, bu ne
haldir” dedim.
Babam kalkıp eve girdi ve bir
müddet sonra başına ve yüzüne bir kurt postu geçirip:
“Bu! Bu! Bu!” yaparak dışarı
çıktı.
Benim yanıma gelince
çocukları korkuttukları gibi yine “Bu! Bu!
Bu!” yaptı.
Onun bu hareketinden bana
büyük bir gülme geldi.
Alabildiğine güldüm, baş
koyup babamın ayaklarını öptüm.
Babam:
“ Bahaddin eğer latif
sevgili sana sıkı sıkıya bağlansa, seninle şaka şenlik etse ve birdenbire
yüzünün şeklini değiştirip gelse ve sana “Bu! Bu! Bu!” deseydi, ondan hiç
korkar mıydın? Buyurdu.
Ben de
“hayır korkmazdım”
dedim.
Buyurdu ki:
“ Seni sevindiren, seni
sevinç ve neşe içinde tutan sevgili, seni üzen ve kendisinden sıkıntı duyduğun
aynı sevgilidir.
Hep Odur, hep ondan feyizlenirsin(
bolluk, bereket, verimlilik, gürlük, ilerleme, çoğalma, ilim, anlama, kâinatın
sırlarını bilme kudreti).
Şiir:
“ Kıvılcım gibi kahır elbisesi de giyse onu tanırım,
Çünkü O’ bu tarzda mest olarak bize defalarca gelmiştir.”
O halde niçin boş yere üzgün
duruyor,
Sıkıntının elinde aciz
kalıyorsun?
“İçinde sıkıntı görünce onun
çaresine bak;
Çünkü dalların hepsi kökten
biter.
Sultan Veled derhal halim
değişti, taze gül gibi açılıp ferahladım.
Ömrüm oldukça da başka gam
yüzü görmedim ve üzülmedim.
Dünyanın gamı da yanıma
yaklaşmadı.
İçimdeki ferahlıktan ötürü
babamla şakalaşarak:
“ Bütün Peygamber ve
velilerin makamlarından, kerametlerinden, derecelerinden haberler verdiniz, her
ulunun ululuğundan eserler gösterdiniz.
Fakat kendi büyüklük ve
padişahlığından bahsetmediniz?” dedim.
Babam “ Bahaddin işi kolay
tut” bilmiyor musun ki.Şiir:
“ Güneşi metheden kendisinin meddahlarıdır
(metheden);
Çünkü bu, benim iki gözüm
parlak ve hastalıksızdır, demektir.”
Babam Hazretleri kabz (kavrama)
âleminden bast (yayma, açma, uzun uzadıya anlatma) âlemine çekilince ve çokluk âleminden
birlik melekûtuna (Tanrı’nın mutlak hükümdar olduğu âlem) ulaşınca.
Şiir:
“Güzellik birdir,
Yalnız şu kadar var ki, Eğer sen aynaları çoğaltırsan o da çoğalır.”
Onu fazla neşelendirerek
mutlaka kendi ahvalinden biraz bahsetmesi için ısrar ettim.
Bunun üzerine o, “ Bahaeddin,
Konya şehrine bak, kaç bin emirin, büyüğün ve ileri gelenin evi, köşkü ve
sarayı vardır.
Tacirlerin ve iğdişlerin
(melez) evleri zanaat erbabının evlerinden,
Emirlerin sarayları
tacirlerin,Sultan ve meliklerin köşkleri ve takları (Asma) bunların hepsinden yüzlerce derece yüksek ve büyüktür.
Fakat o saraylar karşısında
göklerin yüksek ve büyüklüğü daha yüce, daha büyüktür.
Bunlar onların kaç-kaç
mislidir.
Şimdi bütün peygamberlerin ve
velilerin makamları zikredilen minval (anlatıldığı gibi birbirinden daha
yücedir) üzerinedir.
Nitekim Kuran-ı Mecit
“Gerçekten biz peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık” (İsra, 55).
“Birbirlerine iş gördürmeleri
için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık” (Zurhuf, 32).
Bu manada ayet ve hadisler
çoktur.
Fakat bizim makamlarımızın o
saraylara nispeti göklerin o saraylara nispeti gibidir ve “ Allah dilediğine
hesapsız rızık verir. (Bakara, 212) ayeti bize aittir.
Biz her suretle
Peygamberlerin (Salât ve selam onun üzerine olsun) nurunun varisiyiz.” Buyurdu.
Şiir:
“ Hazinenin kapısını açtılar,
Herkes hilkat (yaradılıştan
oluşan doğallığa sahip oldu) giydi:
Mustafa yine geldi,
Hepiniz iman getiriniz”
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Bizi sevindiren,
sevinç ve neşe içinde tutan, üzen ve kendisinden sıkıntı duyduğumuzun aynı
sevgili olan, Tanrı’mız olduğunu öğrendik.
2.
Bolluk, bereket,
verimlilik, gürlük, ilerleme, çoğalma, ilim, anlama, kâinatın sırlarını bilme
kudretini verenin Tanrı’mız olduğunu öğrendik.
3.
Sebepsiz bir
sıkıntı veya sevinç duyduğumuz zaman Tanrı’nın bize geldiğini anlayıp sevinç
duymamız gerektiğini öğrendik.
4.
İçimizde bir
sıkıntı olursa bu sıkıntı verenin Tanrı bilerek eksikliğimizi tamamlamamız,
yanlış yapıyorsak düzeltmemiz için bir uyarı olduğunu öğrendik.
5.
Uyarı gelince
hareketsiz kalmayıp gerekeni yapmamız gerektiğini öğrendik.
6.
Tanrı’dan gelen
sevinci dostlarımızla paylaşmamız gerektiğini öğrendik.
7.
Her şeyin tek
Tanrı’dan geldiğini bilir kalp huzuruyla kabul edersek başımıza ne gelirse
gelsin sevinç içinde yaşayacağımızı öğrendik.
*
1.
Hastalıklı gözün
gerçeği, doğruyu olduğu gibi göremeyenlerin, sanı veya kendi kafasında
oluşturduğu gerçek diye ispatlamaya çalıştıkları sanal oluşumlar olduğunu
öğrendik.
2.
Gerçeği, doğruyu,
güzeli gören ve öven gözün hastalıksız ve parlak göz olduğunu öğrendik.
3.
Doğru ve parlak
görüş sağlandıktan sonra “kavrama” alanında gelişme sağlaması gerektiğini
öğrendik.
4.
Kavrama tamam
olduktan sonra başkalarına anlatma ve yayma olabileceğini öğrendik.
5.
Yayma ve anlatma
tamam olunca Tanrı’nın ilahi âlemine ulaşılabileceğini öğrendik.
6.
Tanrı âlemine ulaşınca her şeyin bir olduğunu,
çok olarak sandığımızın aslında birin görüntüsü olduğunu öğrendik.
*
1.
Peygamber ve
velilerin yeri yeryüzündeki insanların oluşturdukları her makamın üstünde
olduğunu öğrendik.
2.
Velilerin ve
peygamberinin birbirinden farklı yücelikleri olduğunu öğrendik.
3.
Hazreti
Mevlana’nın bütün peygamberlerin nurunun mirasçısı olduğunu öğrendik.
4.
Tanrı hazinesinin
kapısını açtığını, Hazreti Muhammet Mustafa’yı Tanrı’nın gönderdiğini iman etmemiz
gerektiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Hazineler açılmış, bolluk
bereket artarak verilmiş, güzel peygamberler ve veliler gerçekleri akılsızın
bile anlayabileceği seviyede ücretsiz dağıtmışlar.
Zorluklar, dertler,
sıkıntılar, zahmetli yollar aşılmış miras olarak kullanmamız için bize
sunulmuş.
Şükürler olsun.
Elhamdülillah, Elhamdülillah,
Elhamdülillah.
*
RAVLİ