O ülkelerin büyükleri ve sultanları tamamıyla ona sevgiyle bağlanmışlardı.
Onun ahlak ve güzellikte eşi
benzeri olmayan nazlı bir kızı vardı.
Padişah, kendi seviyesine uygun
biri yoktu ki, yetişkin ve yıldızı parlak olan bu kızı ona versin de bu
sıkıntıdan kurtulsun.
Bir gece padişah vezirine
danışarak:
“Bizim kraliçenin bir dengi
bulunmayınca ne yapmalı ve tedbir almalı” dedi.
Vezir bilgin ve bilgisine
göre hareket eden bir adamdı, dedi ki:
“İslam padişahlarının dengi
ulu bilginlerdir”
Çünkü:
“Padişahlar halka, bilginler
de padişahlara hâkimdirler” denir.
Padişah:
“O halde öyle akıllı, olgun
ve bilgisine göre hareket eden bir bilgin nerededir?” diye sordu.
Vezir de:
“O bilgin senin başkentin
Belh şehrinde ulu Ebubekir-i Sıddık’ın çocuklarından olan Celaleddin Hatibi
hazretleridir.
Horasan başlangıçtan beri
onun atalarının savaşının bereketi ve fethi sayesinde alınmış ve İslam ülkesi
olmuştur.
O her fen bilimlerinde
dünyadaki bilginler ve ulular arasında parmakla gösterilen ve daha otuz yaşında
bulunan taze bir gençtir.
Nefsine hâkim olmak için
çalışmış ve birliğe ulaşmış, yüce melekleri geçmiştir” diye cevap verdi.
*
Celaleddin daima
bekârlığından üzülür,“İnsanların en fenası bekârdır”
Sözünün anlamını düşünür,
kendi kendine;
“Her dakika dinin bütün
hükümlerini ve peygamberin sünnetini yerine getirmeye çalıştım.
Bu işte hiç tembellik ve
ihmal göstermemişim.
Tanrı’nın verdiği iyilik
etmeye, fenalıktan çekinmeyi devamlı ve değişmez davranış biçimi etme sayesinde
(fazilet) büyük günahlardan sakınmış ve onun merhametine sığınmışım.
Nikâh sünnetine rağbet
etmeyişimden başka peygamberlere uyma yolundan bir adım olsun ayrılmamışım”
derdi.
Bir gece yine bu düşünce ile
uyudu.
Hemen o gece peygamberlerin sultanı ve âlemlerin rabbi olan Tanrı’nın sevgilisi Muhammed Emin’i rüyada gördü.
Peygamber ona:
“ Horasan padişahının kızıyla
evlen” dedi.
Tanrı’nın takdiriyle aynı
gece hem padişah, hem vezir ve hem de dünya kraliçesi peygamber hazretlerini
rüyalarında gördüler.
Peygamber:
“ Dünya kraliçesini Hüseyin
Hatibi’ye nikâhladım, bundan sonra kraliçe onundur” dedi.
*
Vezir, sabahleyin erkenden
büyük bir sevinçle kalktı, rüyasını arz etmek için padişahın huzuruna geldi.
Padişah ve dünya kraliçesi de
her şeyi iyi ve doğru gören vezirin gözünün gördüğü rüyayı görmüşlerdi.
Hepsi hakkın bu yüceliği ve
iradesi karşısında şaşa kalmışlardı.
Vezir, padişahın müsaadesiyle
rüyalarını kendisine anlatmak için Celaleddin Hatibi’yi ziyarete gitti.
Vezir daha ağzını açmadan
Celaleddin Hatibi onların gördükleri rüyayı ona bir-bir anlattı.
Vezirin samimiyeti bir iken
bin oldu.
O günlerde tantanalı bir
düğün ve tören yaparak hakkı, layık olana verdiler.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Hüseyin Hatibi:Muhammed Bahaüddin’in babasıdır.
Eşinin adı Emetullah’tır.
33yaşında vefat etmiştir.
Mevlana’nın babası Belh
şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında “ Bilginlerin sultanı” unvanı
almış olan, Muhammed Bahaüddin’dir
***
Yaren,
Allah’ın emirlerine uyar,
yasaklarından sakınır, peygamber efendimizin sünnetine rağbet edersen sana
layığın verilir.
Bu durumdan hiç şüphe duyma.
Sen yüce işler yapıyorsan,
yücelikte olanlar sana yardım ederler, işlerini düzene koyarlar.
Yüce bir toplulukta yer almak
için gecikme.
Akıllı, olgun, bilgin ve
bilgi ile hareket eden olmak için ciddiyetle çalışmalısın.
Elde etmen imkansız olanı
hediye olarak alırsın.
*
RAVLİ