27 Kasım 2012 Salı

GÖKTE KIYILAN NİKÂH

Horasan padişahı Muhammed Harzem, ulu ve heybetli bir adamdı.
O ülkelerin büyükleri ve sultanları tamamıyla ona sevgiyle bağlanmışlardı.

Onun ahlak ve güzellikte eşi benzeri olmayan nazlı bir kızı vardı.

Padişah, kendi seviyesine uygun biri yoktu ki, yetişkin ve yıldızı parlak olan bu kızı ona versin de bu sıkıntıdan kurtulsun.

Bir gece padişah vezirine danışarak:
“Bizim kraliçenin bir dengi bulunmayınca ne yapmalı ve tedbir almalı” dedi.

Vezir bilgin ve bilgisine göre hareket eden bir adamdı, dedi ki:
“İslam padişahlarının dengi ulu bilginlerdir”

Çünkü:
“Padişahlar halka, bilginler de padişahlara hâkimdirler” denir.

Padişah:
“O halde öyle akıllı, olgun ve bilgisine göre hareket eden bir bilgin nerededir?” diye sordu.

Vezir de:
“O bilgin senin başkentin Belh şehrinde ulu Ebubekir-i Sıddık’ın çocuklarından olan Celaleddin Hatibi hazretleridir.

Horasan başlangıçtan beri onun atalarının savaşının bereketi ve fethi sayesinde alınmış ve İslam ülkesi olmuştur.

O her fen bilimlerinde dünyadaki bilginler ve ulular arasında parmakla gösterilen ve daha otuz yaşında bulunan taze bir gençtir.

Nefsine hâkim olmak için çalışmış ve birliğe ulaşmış, yüce melekleri geçmiştir” diye cevap verdi.

                                          *
Celaleddin daima bekârlığından üzülür,
“İnsanların en fenası bekârdır”

Sözünün anlamını düşünür, kendi kendine;

“Her dakika dinin bütün hükümlerini ve peygamberin sünnetini yerine getirmeye çalıştım.

Bu işte hiç tembellik ve ihmal göstermemişim.

Tanrı’nın verdiği iyilik etmeye, fenalıktan çekinmeyi devamlı ve değişmez davranış biçimi etme sayesinde (fazilet) büyük günahlardan sakınmış ve onun merhametine sığınmışım.

Nikâh sünnetine rağbet etmeyişimden başka peygamberlere uyma yolundan bir adım olsun ayrılmamışım” derdi.

Bir gece yine bu düşünce ile uyudu.

Hemen o gece peygamberlerin sultanı ve âlemlerin rabbi olan Tanrı’nın sevgilisi Muhammed Emin’i rüyada gördü.

Peygamber ona:
“ Horasan padişahının kızıyla evlen” dedi.

Tanrı’nın takdiriyle aynı gece hem padişah, hem vezir ve hem de dünya kraliçesi peygamber hazretlerini rüyalarında gördüler.

Peygamber:
“ Dünya kraliçesini Hüseyin Hatibi’ye nikâhladım, bundan sonra kraliçe onundur” dedi.

                                           *
Vezir, sabahleyin erkenden büyük bir sevinçle kalktı, rüyasını arz etmek için padişahın huzuruna geldi.

Padişah ve dünya kraliçesi de her şeyi iyi ve doğru gören vezirin gözünün gördüğü rüyayı görmüşlerdi.

Hepsi hakkın bu yüceliği ve iradesi karşısında şaşa kalmışlardı.

Vezir, padişahın müsaadesiyle rüyalarını kendisine anlatmak için Celaleddin Hatibi’yi ziyarete gitti.

Vezir daha ağzını açmadan Celaleddin Hatibi onların gördükleri rüyayı ona bir-bir anlattı.

Vezirin samimiyeti bir iken bin oldu.
O günlerde tantanalı bir düğün ve tören yaparak hakkı, layık olana verdiler.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Hüseyin Hatibi:

Muhammed Bahaüddin’in babasıdır.
Eşinin adı Emetullah’tır.
33yaşında vefat etmiştir.

Mevlana’nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında “ Bilginlerin sultanı” unvanı almış olan, Muhammed Bahaüddin’dir

                                     ***
Yaren,

Allah’ın emirlerine uyar, yasaklarından sakınır, peygamber efendimizin sünnetine rağbet edersen sana layığın verilir.

Bu durumdan hiç şüphe duyma.

Sen yüce işler yapıyorsan, yücelikte olanlar sana yardım ederler, işlerini düzene koyarlar.

Yüce bir toplulukta yer almak için gecikme.

Akıllı, olgun, bilgin ve bilgi ile hareket eden olmak için ciddiyetle çalışmalısın.

Elde etmen imkansız olanı hediye olarak alırsın.
                                    *

RAVLİ

Popüler Yayınlar