16 Nisan 2012 Pazartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE SEMÂ

Tanrı erlerinde bu tecelli (Hak nurunun tesiriyle ilahi sırların açık olması hali) de rüyet (görme) yani Tanrısal belirti ve görüş, Semâ (Müzikli zikir ayini) sırasında daha çok olur.
Onlar kendi varlık âlemlerinin dışına çıkmışlardır.
Semâ, onları başka âlemlerden dışarı götürür, Hakk’a kavuşturur.

Gerçi bir semâ vardır ki, o haramdır ve yasaktır.
Ama Tanrı erlerinin yaptığı böyle bir semâ haramdır demek büyük bir küfürdür.

O, ilahi coşkunlukla harekete geçmeyen el elbette cehennemde yanacaktır.
Semâ’da yükselen eller ise elbette Cennet’e varacaktır.

(Bir semâ da vardır ki sevap ve günah yoktur) Bu sema riyazat (Açlıkla nefsini terbiye etme)ve perhizle yaşayan sofilerle zahitlerin semâıdır ki, onlara gözyaşı, yufka yüreklilik getirir.
Şüphe yok ki bunlar da cennete gireceklerdir.

Bir başka semâ da, yapılması farz olan semâdır.
Bu da hâl ehli erenlerin semâsıdır.

Biri de, Farz-ı ayn (Yapılması Tanrı tarafından emrolunan) semâdır.

Beş vakit namaz, Ramazan orucu nasıl farz ise, açlık ve susuzluk vaktinde yemek ve su ne kadar gerekli ise, bu semâ da hâl ehli erenlere o derece gereklidir.
Çünkü onların yaşama zevkini artırır.

Sema ehli erenlerden biri Maşrık’ta (Doğuda) semâ a başlasa, öteki Mağrip’te                      (Batıda) harekete geçer.
Bunların, birisinin halinden diğer erenlerin haberi vardır.

                   ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Gösteriş için yapılan semâ’nın haram olduğunu öğrendik.
2.    Semâ’nın yaşama zevkini artırdığını öğrendik.
3.    Tanrı erlerinde ruhsal bütünlük olduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

Belirli bir olgunluğa ulaştıktan sonra sema’nın helal olduğunu öğrendik, anladık.
                                            *
RAVLİ

Popüler Yayınlar