31 Mart 2012 Cumartesi

ULU ARİF ÇELEBİDEN RUBAİLER 21-40

                                  ***
                                   21
Gönül arzusunu o büyük hazretten sabah vaktinde iste.
Kim o vakitte (İsterse)  hiçbir dilek reddedilmez.

O senin aradığın saadet definesi kimseye müyesser (Kolay) olmaz,
Ancak sabah vaktinde olur.
                                    ***
Dua kabulü için önerilen zamanın sabahın seher vakti olduğunu ve duamızın ret edilemeyeceğini, kolaylık sağlanacağını öğrendik.
(Tanrı’nın duamızla istediğimizi çalışmanın içinde verdiğini unutmayalım)
                                     ***
                                       22
Onlar ki bu yolda şeytanlık arkasındadırlar.
Safa ehlinin gözünde şeytandırlar.

Eğer âşıkların yolunda doğru gidecek olursan,
Senin iyilikler sayfana sır ‘Gizlilik’ ayeti yazılır.
                                        ***
Şeytanca işleri peşinde olanların durumunun şeytanla aynı mesafede kabul edildiğini öğrendik.

Tam bir doğrulukla âşıkların yolunda gidenlerin sırlara kavuşabileceğini öğrendik.
                                         ***
                                           23
Dehirde (Dünyada) akıl davası eden o kimse,
Aşkın cilası ile pasları siler.

Sakın bu iki üç günlük güzelliğe gururlanma,
Zira o geçince, sen utanırsın.
                                          ***
Başkasından fazla sahip olduğumuz şeylere güvenmememiz gerektiğini, dünyada her şeyin ömrü olduğunu ve bizim sahip olduklarımızın verildiği gibi de elimizden alınacağını öğrendik.

Aklı parlatanın aşk olduğunu öğrendik.
                                          ***
                                            24
Gönlünü olup olacaklardan kurtaran kimseler,
Mekânsızlık âleminde yer tutarlar.

Senin aradığın şey’e onlar maliktirler,
Senin göremediğin şey’i onlar görmüşlerdir.
                                           ***
Geçmişte olmuşların davasını güden, gelecekten endişe duyanların ruhlar âleminden elde edişleri olmayacağını öğrendik.

Diğer bir anlatımla: Dünyaya ve vücuduna bağlı olanların diğer âlemlerden elde edişleri olmayacağını öğrendik.

Dünya ve vücuda (Şekillenmiş şeylere) önem vermemiş kimselerin, diğer âlemlerle can, kalp, gönül vasıtasıyla görüşlerinin arttığını ve başkalarının göremediklerini gördüklerini öğrendik.
                                            ***
                                              25
Bir kimsenin gönlü senin aşkından aydın olursa,
O kimse kalp şeylerin (Hakiki gibi görünen sahte) etrafında nasıl dolaşır?

Senden başkasından el çekmek büyük iştir.
Böyle bir devlet kime nasip olur.
                                             ***
Tanrı aşkı ile kişi aydınlandığı zaman hakikisine benzetilmiş sahte işlere bulaşmayacağını öğrendik.

Tanrı’dan aydınlık alanın büyük devlete sahip olduğunu öğrendik.
                                               ***
                                                 26
Ey sefa denizi: Gönlüm seni istiyor, hasta düşmüştür, senden deva(İlaç) istiyor.
Sen bu yaralı gönlüme birçok cefalarda (İncittin) bulundun,

Şimdi senden bir zerre vefa (Sözünde durmanı) istiyor.
                                                ***
Tarikat adamı öğrendiklerinden perişan olunca yine Tanrı: ‘ Duanıza cevap veririm, isteyin vereyim’ sözüne dayanarak yine Tanrıdan yaramıza ilaç istememiz gerektiğini öğrendik.

Çünkü sefa denizinin sahibinin Tanrı olduğunu öğrendik.
                                                   ***
                                                     27
Gönlüme bak, senin gamından nasıl inliyor,
Gözümden yaş yerine kan akıyor.

Ey dost, senin diyarından gediyorum,
Fakat senin aşkın beni saçlarımdan yakalamış yine yanına çekiyor.
                                                    ***
Gönlüne Tanrı sevgisini koyanın istese de Tanrı’dan ayrılamayacağını öğrendik.
                                                      ***
                                                        28
Senin sadakatin hazırlığı saf olmazsa,
Fikrinin hazinesi saf incilerle dolmaz.

Sırlar perdesi, seni parçalayıp ortadan kaldırmayınca,
Anlayışın, idrakin, yüce âleme yükselemez.
                                                        ***

Yüce âleme yükselmek için; Tanrı’ya tam bir doğrulukla bağlanarak dost olmak ve her ne başına gelirse gelsin dostluğu devam ettirmek gerekiyor.

Düşünce ve davranışlarında maksat ve niyetinde saflık ve temizlik aranır.
Sadakatimiz kabul edilirse fikrimizde, düşüncemizde, hatırlamamızda, aklımızda, tasavvur edişimizde, şekil değiştirmeyen temel bilgilere (Sırlara) ulaşabileceğimizi öğrendik. 

Yüce âlemin sır perdesini Tanrı kaldırır.
Sorgulama ve zaman –zaman yaptığı imtihanların sonucuna göre bize sır perdesini açar.

Bu duruma istekli olanın bunları bilmesi gerekir ve bu anlayışı kendine kazandırması lazımdır.

Niyetin temiz ve saf olursa velilerimiz Tanrı’nın izniyle yardım ederler.
Bin yılda bu alanda alacağın mesafeyi kısa bir zamanda sana kazandırırlar.
                                                        ***
                                                          29
Aşkın ta canımın içinden baş gösterdiğinden beri,
Ateş baştanbaşa vücudumu sardı.

Gönlüm kuşu aşkın tuzağına düşünce,
Mana göklerinde melekler gibi kanat açıp uçtu.
                                                          ***
İstemek ve sevmenin tesiri nefsimi, aklımı, gönlümü, ruhumu sonra da canımı etkileyip aşk egemen olduktan sonra vücudumun da buna uyduğunu öğrendik.
Böylece vücudun engelliğinden kurtulmuş olduk.

Aşk tamamen bizde hâkim olunca manalara âleminin yüceliğine ulaşabileceğimizi öğrendik.
                                                            ***
                                                              30
Zamaneye kötülük ‘Bozukluk’ düştükten sonra,
Mertler için ün sahibi olmak mümkün değildir.

İnci istiyorsan, denizin dibinde ara,
Denizin kenarına düşen yalnız köpüktür.

Not: Rubaiyat-ı Mevlana 8.107 de aynen mevcuttur. 
Babanın malı evlada geçeceğinden ve malı olacağından aynen yazılmıştır.                                                        
                                                              ***
Bozukların çoğaldığı ve etkin yerleri ele geçirdikleri yerlerde mert insanların mertlikleri konuşulmaz olduğunu öğrendik.

Dünya zamanı da mevsimler gibidir.
Kış mevsimi olarak adlandırılan mertliğin ve yiğitliğin söz edilmediği zamanlar olduğunu öğrendik.

Şekil değiştirmeden değerini koruyan başta, gerdanda ve parmakta süs olarak kullanılan değerli bilgi ve görüşü elde etmek için işin kenarında olmanın yeterli olmadığını, işin dibine kadar inmenin gerekli olduğunu öğrendik.
                                                          ***
                                                            31
Görecek göz olmayınca ay yüzlü varmış neye yarar.
İşitecek kulak olmayınca gönlün istediği çalgı olmuş neye yarar.

Ayak kalmayınca yol varmış neye yarar.
Bunların hepsi bitince, onların arkasından ah etmişsin ne işe yarar.
                                                            ***
Görmemiz gereken güzelliği, doğruluğu görmüyorsak, görmemezlikten geliyorsak fayda elde edemeyiz.
Doğru sözü duyacağımız yerden kaçıyorsak, duyduğumuz halde değerlendirmiyorsak fayda elde edemeyiz.

Zamanında olanaklarımız varken gitmemiz gereken yere gitmemişsek pişman oluruz.
Yerinde ve zamanında elimizdeki olanakları tembellikten veya benlikten dolayı değersiz kılmışsak sonuç olarak ‘AH!’ etmekten başka bir şey yapamayacağımızı öğrendik.
                                                             ***            
                                                               32
Hâşâ! (Olmaz)
Bana senin gibi bir şahtan başkası lazım olsun,
Veyahut benim sığınağım senden başkası olsun.

Ey gönüller padişahı!
Huri, melek, güneş, ay senin hizmetinde tıpkı asker gibidir.
                                                   ***
Tanrı’nın istediklerimizi verdiğini, eminlik yeri olduğunu öğrendik.

Her şeyin Tanrı emrinde olduğunu öğrendik.
                                                   ***
                                                     33
Sine saflık yolunda ikilik nasıl sığar,
Manevi güzelden başkası oraya nasıl sığar.

İsteyicilik yolunda hakkı ile isteyen ve istenilen,
Mademki O’dur, o senlik benlik nasıl sığar.
                                                    ***
İnsanın göğsüne maddi güzelin sığamayacağını, Tanrı’nın kapladığı bu alana başka bir güzelin yer edemeyeceğini öğrendik.
Mana güzelliğinin yerleştiği bir alana maddi hiçbir şeyin yer edemeyeceğini öğrendik.

Tanrı’yı istiyorsak artık kendimizi O’nun içinde yok edip sen-ben düşüncesinden kurtulmamız gerektiğini öğrendik.
                                                      ***
                                                        34
Âlemde ister padişah, ister emir olsun,
Hepsi Allah’ın emrine ve takdirine mahkûmdur.

Sen muhakkak âşık ol, ölümden kurtul!
Zira o âşık olmayanlar ölürler, fakat âşıklar nasıl ölürler?
                                                          ***
Bu âlemde kim ne olursa olsun Allah’ın emrine boyun eğdiğini öğrendik.

Âşık olanların kendini Allah’ta yok ettiklerinden Allah’la beraberlerdir.
Allah yok olmayacağına göre içinde yer alan da ölmez.
                                                           ***
                                                             35
Aşka candan başka bir gıda verilemez.
Gönül hiç kimseye bedava verilmez.

İki cihana (Dünya ve ahrete) vermediğim gönül,
Bazen şuna, bazen buna verilemez.
                                                           ***
Aşkı besleyen, güçlendiren, amacına ulaştıranın candan ve gönülden düşünüş ve davranışlar olduğunu öğrendik.

Karşılıksız elde edişin olmadığını öğrendik.
Gönlümüzü Tanrı’dan başka hiçbir şeye vermememiz gerektiğini öğrendik.
                                                             ***
                                                              36
Dün gece beni harabattan (Meyhanede) harap bir hale getirdiler.
Meyhaneye götürük (Götüren kuvvete sahip) şarap getirdiler.

Dediler ki şarap içilirken kebap lazımdır.
Bunun üzerine gönüllerin hepsini götürerek kebap edip geri getirdiler.
                                                                ***
Meyhane (Tekke) iken Tanrı sözü gelince, sözün güzelliğinden sarhoş gibi perişan olunduğunu ve bu sözün yanına güzelliği artırıcı uygun bir şey koymasını istediklerini öğrendik.

Tanrı katından gelen sözün yanına pişmiş gönül (Olgunlaşmış gönül) uygun gider diye gönlünü de Tanrı katında olgunlaştırıp getirdiklerini öğrendik.
                                                                  ***
                                                                    37
Gece yoktur ki ahım göklere yükselmesin.
Gözyaşlarımın seli Ceyhun nehrine akmasın.

Gönlümde, Şirinin tasasından hâsıl olmuş bir perişanlık var ki,
Hüsrev değil, binlerce mecnun dahi o kadar perişan değil.
                                                          ***
Tanrı ah çekeni, ağlayanı, yalvaranı sevdiğinden bir insanın yapabileceğinden daha fazlasını yapması gerektiğini öğrendik.

Gönlümüzün Tanrı kabul etmeyecek korkusundan çok perişan olması gerektiğini, 
Gönlümüzün tüm kuvvetiyle bu istekte perişan olması gerektiğini öğrendik.
                                                            ***
                                                              38
Âşıklar, yokluk yoluna ayak bastıklarında,
Dostun varlığından başka her şeyden tamamıyla kurtulurlar.

Bu yerinde olmayan yapmacık hayattan fani (Ölümlü) olur,
Baka (Daima kalıcı olan) âlemine ayak atarlar.
                                                              ***

Ölümlü hayattan kurtulup Tanrı varlığıyla ebedi var olabileceğimizi öğrendik.

İstekli ‘La faile illallah’ makamında yani işi yapan Allah’tır diye gözlemler yapar tam inanır, şüphelerden arınır.

Sonra ‘La Mevcude illallah’ makamında yani bütün özellikler, nitelikler, sıfatlar Allah’ındır gözlemlerini yapar, şüphe olmayacak dereceye inanır duruma gelir.

Sonra Tanrıdan başka var olan yoktur makamına (La Mevcude illallah) ulaşanlar, anlayıp kavrayanlar tüm başka varlıklardan kurtularak Tanrı içinde yer alacakları duruma gelirler.

Kişinin bunlar uygunluk için yapacakları çalışmalardır.
Tanrı takdiri beklenir, bu bekleyiş zamanı hemen de olabilir çok sonra da.
İstekli bu kapı açılana kadar bu kapıdan ayrılmamalıdır.
                                                        ***
                                                          39
Eğer avcılar, sahralarda kaplanları, denizlerde timsahları tutarlar.
Aç gözlüler mal ve rütbeyi elde ederlerse,

Âşıklarda güzel renkli sevgililerin yüz örtülerini yakalarlar.
                                                         ***

Kim ne elde etmek istiyorsa onu avlamaya çalıştıklarını öğrendik.

Âşıkların üstü örtülmüş, herkese gösterilmeyen Tanrı güzelliklerini gördüklerini öğrendik.
                                                            ***
                                                             40
Bizim bütün zahmetlerimiz, ham bir tama’dan (Doymazlıktan) gelir.
Nefsin tırlamasından, kötü emeller beslemekten ileri gelir.

Tane ve tuzak gibi birbirinin lazımı olan şeylere hevesli bir kuş,
Dar kafese ve o kafesin dam kenarına asılması felaketine uğrar.
                                                            ***
Nefsin bir şeyi sık-sık düşündürerek hatırlattığından ve isteklerimize sınır koyamadığımızdan bize birçok zahmetler geldiğini öğrendik.

Tuzağa düşenin, aldatılıp kandırılanın doymazlık yapanlar olduğunu öğrendik.

                                    ***
ULU ARİF ÇELEBİNİN RUBAİLERİ
Anadolu Selçukluları Gününde Mevlevi bitikleri 4
Tercüme eden Feridun Nafiz Uzluk
 (Nur içinde yatsın)
                                     ***

Neler öğrendik:
1.    Dilek ve isteklerimize kolay kavuşmak için sabahın seher vaktinde Tanrı’dan istememiz gerektiğini öğrendik.
2.    Yanlış işler yapanın, uyanıklık gösterenin, kafayı kullandım gibi başkasının hakkına girip şeytanlık peşinde olanların Tanrı sırlarına ulaşamayacaklarını öğrendik.
3.    Bizdeki olan akla aşk katarsak parlayan bir değer olacağını öğrendik.
4.    Görünmeyen ancak varlığı haber verilen ve bizim aklımızla kabul ettiklerimiz ile çalışmamız gerektiğini öğrendik.
5.    Tanrı desteğini almamızın iyi sonuçlar verdiğini öğrendik.
6.    Perişanlık Tanrı’dan geldiği gibi sevincin de Tanrı’dan geldiğini ve istememiz gerektiğini öğrendik.
7.    Tanrıya aşk ile bağlananın istese de bu bağdan kurtulamayacağını, Tanrı’nın onu bırakmayacağını öğrendik.
8.    Hiçbir devirde bozulmayan, şekil değiştirmeyen, değerini daima muhafaza eden (İnci) fikirlerle dolmasını istiyorsak ve yüce âleme ulaşmak istiyorsak, velilerin seni paramparça etmesine ben ve ben merkezli düşünceden tamamen temizleyinceye kadar dayanmamız, yeni bir kişilik hediye edene kadar dayanıklı olmamız ve bu yoldan ayrılmamamız gerektiğini öğrendik.
9.    Cem olma dediğimiz insandaki bütün parçaların bir amaçta toplanması sonucunda yükseklere çıkabileceğimizi öğrendik.(Vücut, akıl, nefs, ruh, gönül, can)
10.                      Ünlü, şöhret sahibi olmak için uğraşmamamız gerektiğini, işimizin derinliklerine dalarak değerli olanı bulup vücudumuzda sergilememiz gerektiğini öğrendik. (Şöhret peşinde olmak felaket getirir, şöhret sonradan gelmelidir.)
11.                      Doğru görüşe, doğru söze doğru gitmemiz, geç kalmamamız, bunları içselleştirmemiz gerektiğini öğrendik.
12.                      Muhtaç olduğumuz her şeyi Tanrı verdiğini, bütün kâinatın Tanrı’nın emrinde olduğunu öğrendik. (Tanrı sebeplerle istediğimizi ulaştırdığından çalışmanın içinde verir veya kendisinden istemediğin bir kulu ile gönderir.) (Yani Tanrı sebeplide gönderir, sebepsiz de verir)
13.                      Gerçekten istiyorsak; istediğimizin kendisinde varlığımızdan vaz geçip onunla bir ve birlikte olmamız gerektiğini öğrendik.
14.                       Ölümsüzlük isteyenin Tanrı varlığında var olma yolunu seçmesi yani âşık olması gerektiğini öğrendik.
15.                      Gönlümüzü vereceğimiz, yani isteyeceğimiz, yani arzu duyacağımız, yani önemseyeceğimiz, yani zamanımızı ve sahip olduklarımızı o uğurda harcayacağımız yalnızca Allah olduğunu öğrendik.
16.                      Olgun olan yere uygun hediyeler geldiğini öğrendik.
17.                      Tanrı’yı dille değil de tüm varlığımızı uğrunda perişan ederek istememiz gerektiğini öğrendik.
18.                       Varlığımızı önemsediğimiz müddetçe Tanrı kapısından içeri alınmayacağımızı, ebedi hayata kavuşamayacağımızı öğrendik.
19.                      Tanrı’nın herkese göstermediği güzel yüzünü ve güzelliklerini âşıklara gösterdiğini öğrendik.
20.                      Hilekârların hep doymazları avladıklarını öğrendik.


İşte böyle yaren,

Ulu Arif Çelebi Hazretlerinin 80 rubaisinden 21-40 sunduk.
İnşallah faydasını görürsünüz.
Rubailerin devamını okumalısın.
                                           *
RAVLİ

Popüler Yayınlar