16 Mart 2012 Cuma

ULU ARİF ÇELEBİ VE YARDIM İSTEYENE YARDIM ETMESİ


Çelebi ilk defa Birgi şehrine eriştiğinde henüz Aydın Oğlu Mübarizeddin Muhammed Bey o vilayetin ve ona bağlı yerlerin fethini daha yapmamıştı.
Yanında birkaç süvari ve piyade hizmetkârları olup, Ali Şir Oğlunun Subaşılarındandı.

Bir gece kalktı Çelebinin ziyaretine gelip baş koydu.
Büyük bir tevazu gösterip Çelebi Hazretlerinden fetih ve Nusret(Tanrı yardımı) ve gaybı devlet istedi.

Çelebi hazretleri, çomağını ona verip:
“ Her kim senden baş çeker ve boyun vermezse, gürbüzlük ederse, bu çomak ile onun başını ez, bil ki bundan böyle, bu vilayet (Veli kuvveti) olacaktır, sana evlat, torunlarına fetihler, fütuhat (zafer) gelecektir.” Buyurdu.

Derhal Mehmet Bey, Çelebinin çomağını alıp başı üstüne koydu:
“ Çelebi’nin çomağını kendi nefsimin başına, kendi çomağımı da din düşmanlarının başına vuracağım” dedi.

O oldu ki günden güne, ta son vaktine kadar, o kıtanın memleketlerini devletine mağlup kılıp, din düşmanlarının kökünü kazıyıp yabancı kimse bırakmadı.

Bütün oğulları, halis muhipler (sevgi ile bağlı olan dostlar) ve halis azizlerden olup her nereden bir düşman onların vilayetine hücum etse, perişan ve ölüme mahkûm olmuştur.

Onların nesli, o hazretin duasının bereketi ile kıyamet gününe kadar kuvvetlendirilmiş ve yardım görmüş olacaktır.   

“ Allah dilediğini yardımı ile destekler”
(AL-İ İMRAN suresi 13)

Gerçek yardım ancak aziz ve hâkim olan tanrıdandır.                                                                                                                                                                                                                  

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                       ***
Tahsin Yazıcı ve Feridun Nafiz Uzluk (Nur içinde yatsınlar) tercümeleriyle)
                                          *
Neler öğrendik:
1.    Tam bir doğrulukla, içten gelen samimiyetle ve doğru işler yapmak için veliden yardım istemek gerektiğini öğrendik.
2.    Velinin duası bereketiyle kendisinin ve neslinin hem dünya hem de ahret yurdunda zafer kazananlar sınıfına girdiğini öğrendik.
3.    Tanrı’nın bir kulunu sevdiği zaman onu, veli kulana gönderir ve onun duasını aldırarak yardım ettiğini öğrendik.
4.    Veli kendisine müracaat edenin tam saygılı teslimiyetle ve doğrulukla dileğini söylemesi gerektiğini öğrendik.
5.    Velinin onunla beraber olduğunu hatırlatan bir eşya verdiği zaman onu hep yanımızda bulundurmamız, unutmamamız gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Tanrı hükmünü velilik verdiği kulu vasıtasıyla insanları idare ettirir.
Kudret ve kuvvet Tanrı’dandır.

Veliler Tanrı hazinesinin hazinedarları olup uygun olana bu hazineden faydalandırırlar.
Veli sağ ise kendisinden elini öperek müracaat edersin.

Veli ahrette ise mezarını veya makamını ziyaret ederek sağmış gibi saygılı davranarak durumunu arz edersin.
Veli ahrette ise yaşamındaki kuvvetin belki bin misli kadar daha kuvvetlenmiştir.

Veli Tanrı hazinelerinin kapısındaki hazineyi kullanmaya yetkilidir.
Bunu anladıysan nasibin var demektir, durma harekete geç.

Nasibin yoksa ne kadar okursan oku, öğrenirsen öğren hazine kapısını bulamazsın, bulsan bile sana kapıyı açmazlar.

İlle de o kapının sana açılıp ‘Buyur’ demeleri için kendini hazırlamalısın ve asla bu yoldan ayrılmadan bu hitabı duyana kadar beklemelisin.

Sevinçli ebedi yaşamın ilkelerini öğrenmelisin.
Doğaya egemen olmak ve insan yaşamını kolaylaştırmak için sunulan bilginin pratiğe uygulanması gerekir.

                                          *
RAVLİ

Popüler Yayınlar