5 Mart 2012 Pazartesi

ULU ARİF ÇELEBİ VE VELİ SOHBETİNİN KIYMETİ

Bu hikâyeyi anlatan bunun yazarı Eflaki’dir.

Çelebi Hazretleri (Tanrı onun zikrini yüceltsin) ile birlikte Kayseri’den çıkıp Sivas’a gidiyorduk.

Amasya kadısı Mevlana İmameddin, Sivas hatibi Sadeddin ve kardeşi hafız Mecdeddin ve ululardan bir cemaat de bulunuyordu.

At üstünde Çelebi Hazretleri uykuya varmıştı.
Bir adam:
“ Baban Özbek Hanın sarayında öldü ve ondan birçok mal kaldı ve onları muhafaza ettiklerini, gelmemi beklediklerini”  diye haber verdi.

Babam büyük ve ünlü bir adamdı.
Bunun üzerine ağlayarak üzüldüm ve içimden:

“Sivas’a vardığımızda, izin almadan babamın eşyalarını ve kitaplarını almak için gideyim, sonra tekrar çelebinin hizmetine geleyim” diye düşünce geçti.

Çelebi Hazretleri ansızın uyanıp:
“ Bize o mal gerekmez, eğer müsaade almadan gidersen denizde (Karadeniz) yok olacağın gündür” diye bağırdı.


Bunun üzerine ben biçare, feryat ederek attan atladığım gibi Şeyhin (Arif Çelebi’nin) atının tırnağı üzerine baş koyup ağladım.
O, beraber bulunan cemaat hayran olup bilmediler ki bu ne haldir.

Çelebi Hazretleri mübarek başını kaldırarak inayetlerde bulundu (Karşılıksız iyilik) ve buyurdu:

“ Ben hayatta oldukça sen hiçbir avın peşinde olma da senin avın ben olayım, benden sonra sen bilirsin” dedikten sonra yine uykuya daldı.

Meğer Çelebi Hazretleri Kadı İmameddin ve Sadeddin’e de onlar benim babamın ölüm haberini almadan önce:

“ Şeyh Eflaki’nin babası, Saray şehrinde ölmüştür.
İstedi ki bizim iznimiz olmadan gitmek ve babasından kalan malları almak, ele geçirmek istiyor.

Onun ayrılması bize hoş gözükmedi.

Sonunda pişman olmaması ve hüsrana düşmemesi, hakikat halini, malın hayaline satmasın ve velilerin sohbetini terk etmesin.” Diye benim pişmanlık duymamam için ikaz ettiğini öğrendim.

Önceden söylenen bu olayın gerçekleşmesi üzerine Kadı İmameddin ve Hatip Sadeddin mürit oldular.
Ben biçare de tövbelerde bulunup gitmek kararından vazgeçtim.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                       ***
Tahsin Yazıcı ve Feridun Nafiz Uzluk (Nur içinde yatsınlar) tercümeleriyle)

(Saray şehri, Deşt-i Kıpçak denilen Kırm’la Hazer arasındaki Altınorda devletinin merkezi idi.
Bir de Kırım’da Bahçesaray şehri vardır.)

Neler öğrendik:
1.    Maldan, mülkten, kitaptan daha kıymetli olanın velilerin sohbeti olduğunu öğrendik.
2.    Keramet gösterilmesinin velilere olan inançta tereddütleri gidermek olduğunu ve gelecekteki bu yolu izleyeceklere örnek vermek olduğunu öğrendik.
3.    Veli yanında olan kimsenin eminlik içinde olacağını öğrendik.
4.    En büyük getirinin veliler ile gönül birlikteliği olmak olduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

İnsan sahip olduğu değere alıştığı için bunun dışında başka değerler arar ve bu değeri kazanmak ister.

Manevi yol kendi değerini kendi korur ve içine başka bir değeri almaz.

Bu yolda olan kişinin, başka arayışlara gitmesi ile bu yoldan ayrılır.

Değer vereceğimiz değerli sözdür.

Dünyaya Tanrı’dan gelen sözdür.

Söz Tanrı özüdür.

Sevdiğinin söylendiği sözler kıymetlidir.

Allah’ı seviyorsan onun söylerini kıymetli bil.

Peygamberi seviyorsan onun sözlerini kıymetli bil.

Velileri seviyorsan onların sözlerini kıymetli bil.

Sana değer verilmiş ki söz söylenmiş.

Aşağılık kişi sözün değerini bilemez.

Sözün değerini bilirsen sırrın söze sığmadığını anlayarak sırlara doğru gidersin.
                                         *
RAVLİ

Popüler Yayınlar