21 Mart 2012 Çarşamba

ULU ARİF ÇELEBİ VE MÜNASEBETSİZ SÖZ

Sırların kâtibi, Eflaki rivayet eder ki:
Lazık ‘Denizli’ seferi sırasında, bu miskin biçarenin ağzından münasebetsiz bir söz çıktı.

Ansızın Çelebi benim üstüme gözünü dikti.
Derhal halim başkalaştı, titremeye başladım.

Bende sıtma nöbeti  “ Teb-ı-muhrıka” peyda oldu.
(Bizim pozitif tıp ilimde böyle bir şey olamaz diye kabul etmez.
Bu fakülte ilmi değil, ledün ilmidir. Nafiz’in açıklaması)

Hayal gibi olup bir hale eriştim ki hayatım muhal görünüyordu.
‘Yani yaşamak imkânsız gibi ’gözüktü’

His ederek görüyordum, beni cehenneme baş aşağı atarlar, yine çıkarırlardı.
Ben o hazretin ayrılık ateşiyle yanardım.

Zaman-zaman ölüm meleği tecessüm etmiş ‘Şekle bürünmüş’ görürdüm.
Bir o kadar inlerdim, çaresizlik içinde kıvranırdım, Çelebi asla iltifat etmezdi.
Hastalığıma bakmaya gelmezdi.

Tam 40 gün amansız belaya müptela kalmıştım.
Kurban bayramının arifesinde Kütahya şehrine vardı, zaviyenin “ Mevlevi hanenin” köşesine çekilmiştim.

Hararet o dereceyi bulmuştu ki, kımıldamaya ve konuşmaya hiç kuvvetim kalmamıştı.
O bitkinlik içerisinde ağlayıp inlemekle meşguldüm.

Birdenbire Çelebi’nin başucumda durup gülümseyerek bana iyilik bakışıyla baktığını gördüm.
Gülümseyerek kulaklarımdan tutup yukarı çekerek ‘Kalk’ buyurdu.

“ Ey Rabbimiz!
Biz kendimize (Nefsimize) zulmettik, bir hatada bulunduk,
Bizi af et,
Ey merhameti büyük yüce Tanrı!”
(Araf suresi 23)

Bu ölmüş kulun eline bir nar verdi.
Ondan sonra:
“ Mesnevi oku, Sema ile meşgul ol” buyurdu.

Hemen o saat, gördüm ki o hastalığın eseri hiç hasta olmamışım gibi benden kaybolup gitti.
Ve yeniden taze hayat buldum.

Ben sağ oldukça o dergâhın hizmetinde koşan kullardanım.
Diriyim ve o kapının nazlısıyım.

“ Şükür nimetimi artıran avdır,
Kul için bağdır,    
Her şey Allah’ın dediği gibi olur.”

Beyit:
Onun her buyruğuna işittik ve iman ettik de,
Her korktuğun şeyden ise zorlayan,
Yapıp yapmamakta serbest bırakan odur.”
(Bakara suresi 285)

Ondan her an bunun gibi keramet ve velilik eserlerinin binlercesi kendini gösterirdi.
Fakat bazen açıkça gösterir, bazen yabancılardan gizli tutar, esrara mahrem (Sırları saklayan) olan kimselere gösterirdi.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                       ***
Tahsin Yazıcı ve Feridun Nafiz Uzluk (Nur içinde yatsınlar) tercümeleriyle)
                                          *

Neler öğrendik:
1.    Ağzımızdan çıkacak sözün uygun, yerinde, yakışık, yaraşık olması gerektiğini öğrendik.
2.    Sahte sözden sakınmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Bize söz düşerse, o zaman söz söylememiz gerektiğini öğrendik.
4.    Ne sonuç vereceğini bilemediğimiz sözü söylemememiz gerektiğini öğrendik.
5.    Kesin konuşmamamız gerektiğini öğrendik.
6.    Uygunsuz, yakışıksız söz söylemememiz gerektiğini öğrendik.
7.    Sözde haklılık ve doğruluk olması gerektiğini öğrendik.
8.    İnsanın sözünden sorumlu tutulacağını bilmemiz gerektiğini öğrendik.
9.    Çok aptal, inatçı ve önemsemeyene söz söylenmemesi gerektiğini öğrendik.
10.   
11.      Görevli, yetkili ve sorumlu değilsek görüş bildirmemizin yanlış olduğunu öğrendik.
12.    Dinleyenin kast ettiğimiz gibi anlamayacağını bilmemiz gerektiğini öğrendik.
13.    Sözün doğruluğu ve gerçekliği tartışılmayacak şekilde olması gerektiğini öğrendik.
14.    Uygun olmayan söz söylemekten susmanın daha anlamlı ve işe yarar olduğunu öğrendik.
15.    Yerinde söylenen sözün işlerin yoluna girmesini sağladığını öğrendik.
16.    Ölçüsüz ve sert söylenen sözlerin karşısındakini öfkelendirdiğini, söz söyleyene saldırdığını öğrendik.
17.    Başkasının söz söylemesine fırsat vermemiz gerektiğini öğrendik.
18.    Güzel, oyalayıcı, anlamlı, kırmadan konuşmak gerektiğini öğrendik.
19.    Söz dinlemeyene konuşmanın faydasız olduğunu öğrendik.
20.    Büyüklerin öğüt veren sözlerini dinlememiz gerektiğini öğrendik.
21.    Eksiklikleri, yanlışları, yolsuzlukları yakınlarımıza veya kendisini eleştirmesini isteyenlere söylenmesi gerektiğini öğrendik.
22.    Görünen durumu açıkça anlatıyorsa söz söylemeye gerek olmadığını öğrendik.

Mesnevi okumanın Sema etmenin ruhsal hastalıklara, ani gelişen ruhsal sıkıntılara çare bulduğunu, sağlık ve rahatlık verdiğini öğrendik, anladık.
Mesnevinin yeni bir yaşam sevinci verdiğini öğrendik.

Her korktuğumuz şeyden bizi zorlayanın,  serbest bırakanın Tanrı olduğunu, Tanrı’nın bizi iyileştirmesi için Mesnevi’yi ilaç olarak verdiğini, Sema yaparak huzur buldurduğunu öğrendik, anladık.
                        *
RAVLİ

Popüler Yayınlar