13 Şubat 2012 Pazartesi

ULU ARİF ÇELEBİ VE SÖZÜNÜN TESİRİ

Çelebi hazretleri azamet ve kudret sahibi olan kimseleri ele geçirmekte bir derecede idi ki, âlemin fazılları (Erdemli), insanoğlunun arifleri (Bilen, bilgili), dehrin (Dünya) akıllıları, zamanın Rüstem (Savaşan kahramanları) pehlivanları onun huzuruna gelselerdi, onun bakışında ki temizlik heybetinden serseme dönerlerdi.

Bir kimseye nurlu huzurunda söz söylemeğe mecal (Güç, kuvvet, takat, imkân, fırsat), ifadeye imkân olmazdı.

“Ey Tanrım! “ diyerek:
Mukaddes canının mehabeti (Azamet, ululuk, korkunçluk, büyük görünme) üstüne, dehşeti kaldırarak örfi (yani adet olan, teamül halinde bulunan) sözlere ve resmi konuşmaya başlardı.

Ta halka yave ( Saçma, manasız, saçma sapan söz) söylemek kudreti vardı.
Onları bitirdikten sonra her bir hareket ile gösterirdi.

O kerametlerin vukuu gizli kalırdı.
O sırların aşikâre olmasından daima çekinirdi.

ŞİİR:
“ Tanrı sırlarını görüp bilen kişinin önünde mahlûkların (Yaratılmışların) sırrı nedir?
Gönüle hayal gibi girerler,
Gizli bir şey ve hal,
Onların önünde apaçıktır.”

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Ulu Arif Çelebi’nin sözlerinin akılda, nefiste kalmadan direk ve doğruca kalbe tesir ettiğini öğrendik.
2.    İnandırıcılığının çok yüksek olduğunu öğrendik.
3.    Dinleyen kişinin sarhoşlukla dolu olan bir lezzetle boğulduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

Tanrı eri olan veliler aklına, nefsine hitap edip sözlerinin orada bulanmasına, sulanmasına, karışıklığa uğramasına meydan vermeden gönlümüze, kalbimize, canımıza direk sokarlar.

Çünkü söylerine nur yüklenmiş olarak kulaklarımıza gelir, gözlerimizle bu yazıyı okurken söze yüklenmiş nuru da bünyemize alırız.

Nasıl ki bismillah çekerek Tanrı adıyla başladığımız bir işte bereket buluyorsak, o mübarek kişilerin de adının ve ağzından çıkan sözünde bereketi vardır.

Söylediği o söz sırlı ise hemen anlamasak da canımıza, kalbimize, gönlümüze nur ile girdiğinden yaşadığımız bir olayla kendini açık ettiği vakit anlarız.

Böyle büyüklerimizin küfrü, bağırması, aşağılaması bile bir nimettir ve bizi Tanrı’ya doğru, doğru yola doğru sürmek içindir.

Aşk ile bağlılık varsa her söz ana sütü gibi kabul edilir.
                                         *
RAVLİ

Popüler Yayınlar