8 Şubat 2012 Çarşamba

ULU ARİF ÇELEBİ VE IRMAK KERAMETİ

Dostların yaşlıları (Hepsine hayırlar ve Cennet-i Naim onlara olsun) anlatmışlardır:

Bir gün Çelebi Hazretleri, Irak-ı Acem’de Gür eski (Cyrus) suyu kenarında gezinti yapıyordu.
Ansızın heyecana kapılıp kendini o akan suya attı, sanki su üzerinde giden bir kalas gibiydi.

Derler ki o suyun büyüklüğü ve bolluğu çoktu ki büyük develer ve cüsseli filler onun üzerinde sinek ve karınca gibi görünürdü.

Tanrı’nın yardımı ile bu nehrin suyu da Çelebinin altında bir taht haline gelmişti.
Nasıl ki hava Süleyman’ın altında bahtının ululuğundan taht olmuş ise,
Keza deniz suyu İsa’nın merkebi (Bineği) gemisi olmuşsa,
Yedinci hava tabakası Hazreti Mustafa’ya da Burak olmuştu.

Peygamberlerin ve velilerin böyle keramet ve mucizeleri sınırsızdır.
Onlara inanır ve onlardan gözükenleri tasdik ederiz.

Kim böyle bir kavmi sevense kendisi onlardandır” denilir.

ŞİİR:
“ Gönül sarhoşluğu nerdedir?
Göremezsin.
Onu nergise benzeyen mahmur “süzülmüş” gözlerde ara.

Tanrı’nın zatından uzak olduğun zaman,
Tanrı’nın özelliklerini;  peygamberlerden ve mucizelerden bilebilirsin.

Gizli olan mucizeler ve kerametler,
Tertemiz pirlerden gönüllere akseder.

Kamil (Yetişmiş, olgun) erin candan kopup gelen mucizeleri,
İsteyicinin can ve gönlüne hayat gibi tesir eder.

Onların gönüllerinde yüzlerce hazır kıyamet vardır,
En küçüğü şudur: Kendine komşu olan kimse mest (sarhoş) olur.

Kutlu bir kimsenin yanına göç eden talihli,
Tanrı ile oturup kalkıyor demektir.
(Mesnevi 6. Cilt 1298, 1929, 1300, 1308, 1301, 1302)

Çelebi Hazretleri 52000 metre gitmişti.
Dostlar suyun kenarında ağlayarak, göğüslerini döverek koşuyorlar ve suyun dışında başlarına toprak saçıyorlardı.

Onun arzusundan şevk ateşi içinde yanıyorlar, yalvarıp yakarıyorlar ve Çelebi sudan çıksın diye Hudavendiğar (Mevlana) Hazretlerini aracılık etmeğe çalışıyorlardı.

O kerim oğlu kerim, herkesi kaplayan büyüklüğünden ötürü suyun yüzüne ayak basıp dışarı çıktı.
Dostlara, gönül alıcı iltifatlarla yeni hayat bağışladı ve şaka yolu ile:

Böyle büyük bir ırmak, küçük bir insanı nasıl boğmuyor?

Fakat Nil Musa’ya itaat edip onun fermanının kulu ve
Nemrud’un ateşi mertebesi yüce olan Halil İbrahim’e nasıl gülistan olmasın ve boyun eğmesin?

Sar sar rüzgârı Hud peygambere tabi olmaz mı?
Hava, onun havasından, havayı emrine uyduran Süleyman (Peygambere) nasıl baş eğmez.

Nasıl ki büyük babam buyurmuştur:

“ Toprak, rüzgâr, su, ateş onun bendesidirler(Bağlıdır),
Onlar seninle, benimle ölürler, Hak ile diridirler.”

Böyle kerametler ve makamlar, Hak Ebdal’ının (Dünya ile ilgisini kesip, Tanrı’ya bağlanmış olan derviş) ve arz Evtadının (Dünya ve yıldızları bilen büyük insan) ve ulu efradın (ailenin) mertebeleridir.
Her olgun kişide böyle makamlar ve kerametler kolayca olmaz.

Bu “ Allah dilediğini kendisine seçer”
(SÜRA suresi 13)
Ayetinde buyurduğu gibi Tanrı’nın elçisi hazretlerinin sırlarının varisi olan Mevlana Hazretlerinin hususiyetlerindendir.

Çelebi Hazretlerinin yiğitliği onu asaleten (Soyundan) geçmiştir.(Tanrı onun sırrını kutlasın)

Bizi ve ona uyanları onun sevgisiyle yarımına kavuştursun.
Âmin!
Ey âlemlerin Rabbi!
                             
                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Aklımız ermese de Mucizelere ve kerametlere inanmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Böyle Tanrı dostlarını sevenlerin, mucize ve kerametlerine inananın kendisini o topluluktan biri olarak kabul etmesi gerektiğini öğrendik.
3.    Tanrı’yı görmek ve bilmek isteyenin Tanrı’yı Tanrı erinin yüzünde, yaptıklarında görebileceğimizi öğrendik.
4.    Görünmeyen mucizenin veya kerametin, temiz olan Tanrı’ya yol gösteren yaşlı ve bilgin büyüklerin gönlünden bize gösterildiğini öğrendik.
5.    İsteyici olursak; Kamil insandan görünmeyen mucizelerin canımıza gönlümüze hayat verdiğini öğrendik.
6.    Kutlu bir insana yakınlaşmak ve komşu olmak gerektiğini öğrendik.
7.    Toprak, rüzgâr, su, ateş velinin emrinde olduğunu öğrendik.
8.    Tanrı takdiriyle hükmetme olduğunu öğrendik.


İşte böyle yaren,

Peygamber soyundan değilim, Mevlana soyundan değilim ama onları ve onların dostlarını sevenlerdenim.
Sözlerini tam anlamasam da, tam tutmasam da seviyorum ve beğeniyorum.

Kendimi onlardan biri gibi hep hissediyorum.
Belki kendimi kandırıyorum ama bu kanmayı da seviyor beğeniyorum.

Aklım yoz olsa da aşı tuttukça bu büyüklerimin sözlerinden kendimi aşılıyorum.
Belki, bir gün Tanrı seçer, sırlar bana da kolay olur.

Tanrıdan ümit kesilmeyeceğini biliyorum ve sonumun hayırlı olmasını diliyorum.
Aynı dilekleri de bu satırları okuyanlara diliyorum.

Ey Âlemlerin Rabbi!
Biz günahlara bulanmış, karanlıklarda ilerlemeye çalışan kulların olarak Mevlana Hazretlerini ve dostlarını sevdik.

Onun da bizi sevmesini bekleriz isteriz.
Onun sevdiği Peygamberimizin de bizi sevmesini isteriz.

Onun da zatını sevdiğin gibi bizi de sevmeni ve kabul etmeni isteriz, dileriz yalvarırız.
Dileğimizi kabul buyur.
Âmin!
Ey alemlerin Rabbi!.
                                               *
RAVLİ

Popüler Yayınlar