23 Şubat 2012 Perşembe

ULU ARİF ÇELEBİ VE HALİFESİNİN KÖPEĞİ

Dostların ulularından nakledilmiştir:
Çelebi Hazretlerinin Niğde şehrinde bir halifesi vardı.
Meşhur Nasihüddin Sebbağ (Boyacı) derlerdi.

O, gönül sahibi kadem sahibi (Uğurlu ayak) saf bir er idi.
O, şehrin bütün ulularının oğullarını avlamış (Eline), almıştı.

Şehrin âlimleri, seyidleri, büyükleri bu Şeyhe gençlerin bağlılıklarını kıskanıp aralarını bozmak için söz birliği ederek bu cemaati dağıtmak için anlaşıp çalışmaya başladılar.

Fakat tanrının yardımı ve şeyhin çalışmaları bu dervişlerin yardımcısıydı.
Bu sırada bozguncular birbiri arkasından felakete ve mahrumiyete uğruyorlardı ama düşmanlığa devam ediyorlardı.

Bozguncular bir gün hepsi, Sadat Hanıkahına (Bu isimde bir tekke olacak) toplanıp, Nasihüddin’le Sema’nın haram olması konusunda tartışma yaparak onu susturmak, cevap vermekten aciz bırakmak ve o topluluğu dağıtmak için bir adam gönderdiler.

Lakin Şeyh Nasihüddin, tarikat (Yol) ve hakikat pehlivanı idi.
Kendi cemaati ile inkâr edici ve düşman olan topluluğun yanına doğru yürüdüler.

Şeyh Nasihüddin’in Kıtmir adında bir köpeği vardı.
Bu köpek şeyhin olgunluğuna uyum sağlamış “Ashab-ı-Kehf” (Mağara adamlarının Kıtmir köpeği) bilme ve anlama mirasına sahipti.

Halkın kalabalığı arasında beraberce yürüyüp Hanıkahın kapısına geldiklerinde gördüler ki uluların hepsi büyük sofada ve odanın aralığında tıklım-tıklım dolmuş ve Hanıkahın şeyhi olan zatın seccadesini oraya yaymışlar.

Tanrı Talanın kudretiyle bu Kıtmir, halkın arasından ileri seğirtip sofanın üstünü geçip, şeyhin seccadesine işedi.

Her ne kadar bağırıp çağırdılarsa da, kovalamak için bağırdılar ise de mümkün olmadı, yavaş-yavaş aşağı inip çekildi.

Bunun üzerine Şeyh Nasihüddin heyecanlar gösterip:

“ Ey din uluları!
Bu işi dahi bu köpeğe biz mi telkin ettik?
Öğretmekle mi yaptı?” dedi.

Hepsi mahçup oldular.
Hanıkahın şeyhi Seyit Nasıreddin ağlayarak özür diledi.
Mevlana’nın kendini göstermesinin hakiki olduğuna inanarak iman getirdi.

Dostların toplanarak sema etmelerini kabul etti ve ömrünün sonuna kadar dostlara yardımda bulunarak hizmette bulundu.

Orada bulunanların hepsi sevgi besleyen dost ve bağlanarak mürit oldular.
Sema edenlerden ve çalınan sazları dinleyenlerden olup fayda buldular.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Köpeğin bile şeyhin imanla güçlenmiş duygusundan hissinden olgunluğa ulaştığını öğrendik.
2.    Sadece ibadetin yeterli olmadığını, imanın güçlendirilerek zevk ve sevincin eklenmesi gerektiğini öğrendik.
3.    Sema etmenin imanı güçlendirdiğini, Tanrı’ya olan bağlılığın sevinçle ve zevkle daha güzel olduğunu, doyum sağladığını öğrendik.
4.    Kılınan namazın kabul edilir namaz olması için duygu ve hissin olması gerektiğini öğrendik.
5.    Ulu Arif Çelebi’nin halifesinin köpeğinin ne makama geldiğini gördük ve anladık ki biz buna göre kendimize hazırlanan imkânın farkında olmamız gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,
Bazıları gördüğünü, bildiğini yapmanın yeterli olduğunu sanıp son sınırı burası diye kabul ettiklerinden gelişmelere kapalıdırlar.

Tanrı’ya gidiş bellidir, namazdır, niyazdır, oruçtur, hacca gitmektir.
Mevlevilikte olan Tanrı ile beraber oluştur.

Bunu anlayamayan, farklılığını bilemeyen Mevlevilerin müzik dinlemesini, Sema etmesini anlayamaz ve bu davranışları eğlence olarak görür.

Hiç denemeden, yaşamadan hüküm verenler yüzeysel veya dış görünüşe önem verenler; bu davranışın içinde olanları göremediğinden karşı çıktıklarını öğrendik, anladık.

Önemsememiz gereken içinde ne var, içi ne ile doldurulmuş olduğunu iyi anladıktan sonra bir fikir sahibi olmaktır.
                                                    *
RAVLİ
.

Popüler Yayınlar