7 Şubat 2012 Salı

ULU ARİF ÇELEBİ VE ASLAN DAVRANIŞLARI


İlahi Arif Mesnevi han Sıraceddin, bir gün dostlar toplantısında şöyle anlatmıştır:

Amasyalı şeyh Alâeddin gençliğinde Çelebi Hüsameddin’e (Tanrı rahmet etsin) iyi hizmet ederdi ve hizmetin en küçük detayını tamamlamaya çalışır, fırsat düştükçe de Mesnevi’yi dinler ve tam bir ciddiyetle okurdu.

Mesneviyi okumada beni ortağı etmişti.
Bir müddet sonra seyahate çıkmak ve tekrar yerine dönmek sevdasına düştü.

Hüsameddin Çelebi ona:
“ Daha seyahate çıkacak zaman gelmemiştir.
Birkaç yıl daha dostların sohbetinde bulun da o vakit sen bilirsin?” dedi.

Fakat o, gitmekte ısrar etti.
Bunun üzerine Hüsameddin Çelebi kendi eliyle icazetnamesini (Diploma) yazdı.

Hilafet (eğitme ve öğretme yetkisi) verdi ve ferecesini giydirip Amasya tarafına gönderdi.
Yolcu ettikten sonra Çelebi Hazretleri:

“ Yazık bu adamın koruğu kızardı, fakat adam akıllı tatlı olmadı (Olgunlaşma tamam olmadı).
Güneşin ışığından çabucak gölgeye kaçtı.
Korkarım ki bu gayretli Arif’in darbesine uğrasın” dedi.

Sonunda bu biricik adamın işi Çelebinin dediği gibi oldu.
Daima aslanların ve aslan oğullarının âdeti böyle olmuştur.

“ O, âşıkları öldürüp kendi kanları ile yıkamış,
Sonra hepsine ayrı-ayrı cenaze namazı kıldı”

Bu hikmeti, onların kudretinin sırrı bilir.


ŞİİR:

“ Ey aşk!
Senin gibi bir aslana, Hunharlık ((Kan dökücülük, zalimlik etmek) etmek ayıp değildir.
Bir aslana, sen hunharlık ediyorsun diye asla söylenmez.

Canlar her vakit, bizim kanımız sana helal olsun diye söyler.
Sen kimin kanını içersen ona,
Ebedi dirlik bağışlamış olursun”

Bu kıssadan hissemiz şudur:

Tanrı erleri ile pençeleşmek ve onlara karşı koymak, kendi küçük hali ile gururlanmak ve istiğna (Az gelişmek ile olgunlaştım sanmak, kendini ulu görmek) göstermek doğru değildir.

Daima işin sonundan ve hayatın sonundan korkmak gerekir.
Kulların efendisi olan Hazretten “ Tanrı” dan her saat yardım ve imdat istemek  icap eder.

Böylelikle aydınlatanların iyiliklerinden doğru yolu bulmağı öğrenip ahret azığını hazırlamak ve meşgul olmak ve daima Tanrı’dan başarı istemek, bu başarıyı da onların iyilik huyundan ve bahşiş vermesinden olduğunu bilmelidir.

ŞİİR:
“ Sende uygunluk oluşmadan yapılan çalışmayı Tanrı dünyada kimseye göstermesin.
Tanrı doğru yolu herkesten daha iyi bilir.

Firavunun çalışıp çabalamasında uygunluk yok idi,
O her neyi dikip düzenlemişse bozulup harap oldu.”
(Mesnevi 3.Cilt 47/839-840)

Tanrı erlerinin iyilik adına yardımı olmadan hiçbir kimseye hata tehlikelerinden bir kurtuluş yoktur.

Tanrı erlerinden yardımsız ve imansız ilerlemek isteyen kişi  “İman selametine” ulaşamamıştır.
(Selamet: Eminlik, korku ve endişeden uzak olma, iyi sonuç, kurtuluş)

Bizim şeyhimiz buyurdu ki: (Tanrı onun derecesini yükseltsin)

İbadet olmasa bile iyilik fayda eder,
Amma
 İyilik olmayan ibadet fayda vermez.

Eğer her ikisi de olursa (Hem iyilik, hem ibadet) nur içinde nur olur.

Nasıl ki Mevlana Mesnevi’de buyurmuştur:
ŞİİR:

“ Tanrı’nın ve Tanrı erleri “ velilerin” iyilik adına yardımı olmayınca melekler bile olsa onun amel defteri karadır.

Ey bey!
Kendi hileni bırak da, Tanrı yardımı ve iyiliklerine doğru yol al, orada öl.

Amma, ölüm de onun yardımı ve iyiliği olmadıkça gelip çatmaz.
Fakat sen,
Sen ol,
Tanrı’nın yardımına ve iyiliğine sığınmadan hiçbir yerde durma.”

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Sürüye yeni katılan kuvvetli erkek aslan sürüdeki kendi soyundan olmayan aslan yavrularını öldürür ve yetişen yavru erkek aslanları sürüden kovar, dişi aslanları ise sürüde bırakır.
2.    Yani güçlü olan güçlü nesil yetişmesi ve devam etmesi için zayıfları, yetersizleri, olgunlaşmamışları uzaklaştırır veya yok eder.
3.    Aslan ruhlu İnsan, kendi cinsini öldürse bile, kendi özüyle temizler ve öldürdüğünü ahrette yalnız ve çaresiz bırakmaz, sahip çıkar.  
4.    Olgunluğa ulaşmadan kendi kendimize oldum dememizin yanlış olduğunu öğrendik.
5.    Eminliğe ulaşmak için Tanrı erlerinin yardımı ve Tanrı inancı olması gerektiğini öğrendik.
6.    Ne kadar akıllı olsak da Tanrı’dan ve onun velilerinden yardım görmemiz gerektiğini öğrendik.
7.    Kendi kendimize olgunluğa ulaştık demenin ve düşünmenin yanlış olacağını öğrendik.
8.    Büyüklerimizin alçak gönüllü veya toprak gibi ol mesajını kişiliğimizde yer etmesine çalışmamız gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Tanrı’ya daima sığınmalıyız, ona sormalıyız, yardım istemeliyiz, onsuz hiçbir şeyin olmayacağını ve fayda görmeyeceğini bilmeliyiz.

Alçak gönüllü olmaya çalışmalıyız.

Büyüklenme hastalığına düşmemeye çok dikkat etmeliyiz.

Bu konularla uğraşırken elbette ki başka insanlardan farklı olacağız.
Ama farklı olmayı üstün olmak olarak benliğimize monte edersek yanlış yaparız.

Tanrı her kulunu bir hizmet için özenle yaratmıştır.
Eğer Tanrı sanatı olan insanları küçümser, kendini büyük görürsen kendine yazık edersin.

Başka insanların seni büyük görmesi normaldir.
Ama kendini buna asla inandırma.
Yol uzun, Tanrı sanatı sonsuz olduğundan daima öğrenen, araştıran, soruşturan keşifçi olmalısın.

Tasavvuf görünmeyen, gizlenmiş, örtülmüş, kendini açıkça göstermeyen bir alan olduğundan yanılma ve yanıltma olasılığın çoktur.

İzlerini takip ettiğin, gönülden bağlandığın bir velin varsa sağlam gidersin.
Yoksa nereye gittiğini, nerde olduğunu bilemez, istikametini doğru olarak bulamazsın.

Temiz yürekle Tanrı’dan yardım iste de Tanrı velilerinden birini sana yol gösterici olarak göndersin.
Sende bir velinin sevgisi başladıysa işte sana Tanrı’nın gönderdiği velidir, saygıyla, sevgiyle bağlan ki yolu öğretsin.
                                          *
RAVLİ

Popüler Yayınlar