26 Ocak 2012 Perşembe

ULU ARİF ÇELEBİ VE SIR SAHİBİNİ KÜÇÜMSEME

Çelebi Arif Hazretleri (Tanrı onun aziz olan sırrını kutlasın), ikinci seferinde izzet ve saadetle Merend şehrine ulaştığı sırada maiyetinde bilginlerden ve emirlerden bir cemaat vardı.

Bunlar arasında Sultan Veled’in müritlerinden ve Kayhatu Hanın yakınlarından biricik Emir Şemseddin Mehmet Söğürcü ve Gazan’ın yakın adamlarından (İnaklarından) Cican’ın oğlu Polat bey de bulunuyordu.

Dostlar yemek pişirmekle meşgul oldular.
Çelebi Hazretleri de gezinerek bahçenin kenarına gitti.

Orada çok güzel köşk gördü ve:
“ Bu ev nedir ve kime aittir” diye birinden sordu.

O da:
“ Bu ev, Şeyh Cemaleddin İshak-ı Merendi’nin zaviyesidir (Bucağı, tekkesi)” dedi.
Bu adam hal sahibi, riyazet ehli (açlıkla nefsini terbiye etmiş) ve vaktini ibadetle geçiren kişiydi.

Sanki o zaviye Merend halkının mabedi idi.
Bu adam kendiliğinden şiirler söylüyor ve Mevlana’nın bazı gazellerine son derecede yavan nazireler (Aynı kalıbı kullanıp karşılık yazmak) yapardı ve ben Mevlana’yı Rum’un mazharıyım (Mevlana benden güç alır) diye iddiada bulunurdu.

Çelebi birkaç yaranla kalktı, şeyh İshak’ı görmeğe gitti.
Şeyhin bulunduğu odanın kapısından girince selam verip oturdu.

Yaranlar kapıda durmuştular.
Şeyh:
Hey delikanlı!
Neredensin?
Bana niçin baş koymadın  (Yani yeri öpmedin) dedi.

Çelebi de:
“ Ben Rum ülkesindenim” dedi.

Şeyh:
“ İyi tesadüf, güzel söyledin, ben de Mevlana’yı Rum’un sırrıyım” dedi.

Bunun üzerine Çelebi birdenbire bağırarak:

“ Ey soysuz eşek, köpeklerin seriyim başıyım de,
O, bile değilsin.
Sen nerede, bu yalan nerede” dedi ve şu beyti okudu:

“ Sen körlüğünden eşek beyni mi yedin ki,
Biz senin gibi bir sineği Hüma kuşu ile beraber tutalım”
(Mesnevi 3 cilt 155/2735)

“ (Ey eşek,
Sen eşekten bu lafı işitip kim inanırsa kendisini senden dolayı hakikati görmekten kör,
Doğruluğu işitmekten sağır olarak sansın ve sana şeyhim diye söylesin”
(Mesnevi 3 cilt 39/694)

Bunun üzerine Şeyh İshak kalktı.
Çelebi Hazretlerini öyle yakaladı ki tarif olunamaz.

Çelebi Hazretleri de onu tutup yere vurdu ve ensesine birkaç tokat attı ve onu parça-parça etmek istedi.
Fakat halk onun etrafına toplandı.

Dostlar, bunu hemen yaren, Şemseddin Mehmet Söğürcü ve Polat beye haber ettiler, onların adamları bıçaklarını çekip atıldılar, herkes onların önünden kaçtılar.

Çelebi Hazretlerini aradan alıp, çekildiler.
Şeyh İshak:
“O delikanlıyı öyle vurdum ki üç günden fazla yaşayamaz” diye naralar vurup taşkınlıklar ediyordu.

Yaran (Dostlar) yemek yedikten sonra göç edip Tebriz yolunu tuttular.
Üçüncü günden sonra Şeyh İshak’a bir hal meydana geldi.

Zaviyenin (Tekkenin) damına çıkıp coşmağa, çarhlar vurmaya (Kendi etrafında dönmek) başladı.
Ansızın damın kenarından düşüp canını teslim etti (öldü).

Şehrin ahalisinin gönlünden bir feryattır koptu.
O, şeyhimizin onun için dediği şey, kendi başına geldi diye hayrette kaldılar.

Çelebi Hazretleri, Tebriz gezisinden dönüp yine Merende geldiğinde şehrin ahalisi karşılayıp bendelikler eylediler ve çoğu mürit oldu. 

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Hüma kuşu: Devlet kuşu, yükseklerde uçan yere konmayan, yüksek yerden konuşan, yukarıdan atan, gölgesi ile iyilikleri dünyaya yayılmış, saadet ve kutluluk veren, mübarek kutlu, anlamını ifade etmek için hayeli bir kuştur. 

Neler öğrendik:
1.    Mevlana’nın yolundan gitmek, bilgisinden yararlanarak, onun manalarını adını söyleyerek kullanmak serbest edilmiş olduğunu öğrendik.
2.    Ancak o manaları kendine mal etmek daha da ileri gidip onun senden istifade ettiğini söylemek, büyüklük hastalığı olduğunu ve sonucunda rezillikle ölüm getirdiğini öğrendik.
3.     Mevlevilerin bu manalara sahip çıktığını, kaynağını söyleyerek anlattıklarını, akıllarına göre anladıklarını, gerçek mananın sonu olmadığını, mana arayışına devam ettiklerini, Mevlana ve hanedanına daima gönülden tam bir doğrulukla bağlı olduklarını öğrendik.

İşte böyle yaren,
Bilgi Müslüman olanın kaybettiği maldır ve nerede bulursanız alın hükmünce helal kılınmıştır.
Bu bilgiye daha önce ulaşmışın ismini söylersen, hırsız olmaktan kendini kurtarırsın.

Bir takım olağan üstü halleri yaşadıysan sakın şaşırarak kendini büyüklenme hastalığına kaptırma.
Mevlana Hazretlerinin toprak gibi ol önerisini asla unutma.

Bilmelisin ki ne kadar kendini aşağıda görürsen o derecede yükselirsin.
Yine Mevlana Hazretlerinin yüksek dağ olup tepen buzlu ve yalnız olacağına alçaklarda deniz ol ki yağan yağmur sana gelsin anlamındaki sözünü hatırlamalıyız.

Benlik davası gütmenin yanlış bir yol olduğunu, kişi çok güzel işlerle uğraşsa bile felakete götüreceğini öğrendik, anladık.
                                     *
RAVLİ

Popüler Yayınlar