22 Ocak 2012 Pazar

ULU ARİF ÇELEBİ VE İKİNCİ YUSUF

Ulu arkadaşlar şöyle anlatmışlardır:

Çelebi Arif Hazretlerinin (Tanrı onun ruhunu rahatlandırsın) çocukluğunda, güzellik bakımından değer biçilmeyen kıymetli bir inci gibi eşi ve benzeri yoktu.

Baha Veled’e (babasına) değerli bir çocuktu.
Güzellikte ve olgunlukta ona ikinci Yusuf derlerdi.

Nitekim babası buyurmuştur:
ŞİİR:

“ Bir gün tenasüh mezhebinde (Ruh göçüne inanan) tek sayılan kimseler,
Meyhaneye (Tekke) uğrayıp o dilberi gördüler.

Kendi inançlarına göre:
“ Bu Mısır’ın Yusuf’udur,
Tekrar dünyaya gelmiştir, diye yemin ettiler”

Onun yüzünün güzelliği ve heybeti o derecede idi ki hiç kimse için onun mübarek yüzüne tekrar bakmak mümkün olmazdı.

Daha o yaşta, ondan türlü-türlü kerametler meydana gelir ve gayıptan haber verirdi.

Ne söylese, o günlerde vaki olurdu.
Halk arasında onun bu hali şöhret bulmuştu.
                                        *
Sultan Veled Hazretleri anlatmıştır ki:

Bir gün kerem sahibi arkadaşlarla birlikte medresenin kapısında oturuyorduk.
Bir de baktık ki bir öküz başının iskeletine bir ip bağlamış çekiyor.

Ben ona:
“ Emir Arif, bu yaptığın nedir?” diye sordum.

O:
“ Bu sultanın naiplerinden Emir Urkidi’nin başıdır” dedi.

Bu adam, Sivas’ta bir medrese yaptırmıştı.
Zengin, kibirli, manasız ve itaatsiz bir adamdı.

Bizim hanedanımızı da inkâr (Kabul etmemek) ederdi.
(Hanedan: Kökten asil ve büyük aile)

Bizim hanedanımızı inkâr etmesinden üç gün geçtikten sonra o adamı öldürdüler ve varını yoğunu yağma ettiler.
Emir henüz beş yaşındaydı.
(1276=675)

Eteğine toprak doldurup götürse, bu falanın diye mezar yapsa birkaç günden sonra o şahıs ölürdü.

Bu bir tesadüf değildi.
Her zaman böyle olurdu.
                                                *
Ashabın kibarları şöyle rivayet ettiler:
Emir Arif bir gün Mevlana’nın medresesine girdi, ferecesini mihraba atıp cenaze namazına durdu.

Veled Hazretleri:
“ Ne yapıyorsun?” diye sordu.

O da:
“ Şeyhim Çelebi Hüsameddin’in namazını kılıyorum” dedi.

O günü Çelebi Hüsameddin arkadaşlarıyla sağ salim, keyfi yerinde kendi bağında idi.
Birdenbire ona bir hal geldi, hasta olarak şehre getirdiler.

Dokuz gün sonra da dünyadan göçtü.
Çelebi Arif’in böyle kerametleri, insanın içindeki gizli şeyleri bilmeleri ve gizli sırları açıklamaları sayısızdı.

ŞİİR:
“ Her düşüncenin sırrı, onun önünde bir şişe içindeki çerag (Lamba) gibiydi.
Ona kalpteki hiçbir şey gizli kalmazdı e o gönüllerin içindeki sırlara hâkimdi.”
(Mesnevi cilt 4, 319/695-696)
                                       
                                     ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
İşte böyle yaren,

Soy temizliğine, asilliğe ve büyüklüğe önem verip bu değerleri koruyanların, Tanrı yolundan ayrılmayanların çocuklarına böyle güzel miraslar kaldığını öğrendik, anladık.
                                            *
RAVLİ

Popüler Yayınlar