12 Ocak 2012 Perşembe

SULTAN VELED VE SÖZ ANLATIMININ İLERİSİ


Ediplerin sultanı Fahreddin-i Divdest (Tanrı rahmet etsin) rivayet etmiştir ki:

Muineddin Pervane, Kayseri^de büyük bir medrese yapmıştı.
Son gelen bilginlerin en faziletlisi olan Kudbeddin-i Şirazi’yi (Tanrı rahmet etsin) buraya müderris (Dekan) yapmak istedi.

Dünyanın her tarafına haberciler gönderdi.
Rum ülkesinin bütün ulularını çağırdılar.

Alameddin Kayseri (Toprağı iyi olsun) kendi naibleri (Sevgi besleyen dostları) ile birlikte, bu toplantıya şeref vermesi için ve Kudbeddin ile mülakat yapması için, Sultan Veled’i davet etmeye gönderdi.

Kudbeddin’in posta oturma (Göreve başlama) gününde bütün bilginler, faziletli kişiler, şeyhler, hâkimler (Âlimlere ders verenler) toplanmıştılar.

Sultan Veled de başköşeye oturmuştu.
Sultan Veled o kadar mana ve hakikatler söyledi ki herkes hayran kaldı.

Hiç kimsenin bu sözler hususunda “ nasıl” ve “niçin” diye sormaya mecali (Gücü) kalmadı.

Sultan Veled bir müddet sonra, Kudbeddin’e “ Bundan sonra sıra sizindir “ diye işaret etti.

Umumi dersten sonra, tarif edilemez bir özel sema yaptılar.
Mecliste bulunan ulular, Pervane’den Sultan Veled’in vaaz etmesi için ricada bulundular.

Sultan Veled, birkaç defa özürler diledi ve:
Bundan böyle, bizim sözlerimiz kürsüden söylenen sözler değildir.
Halkın akılları, o hakikatlerin inceliklerine erişemezler.

Bu manalar, onların aklını fikrini harap ederler.
Zahiri (Görüneni bilen) bilginlerin aşağı tabakanın anlaması için söyledikleri sözler ve deldikleri nadide inciler (Kapalı olanların anlaşılır ve kullanılır duruma getirilmesi) her bilginin malumudur.

Bütün din bilginleri onları kitaplardan öğrenir.
Fakat orada hazır olanlar tam bir samimiyetle ısrarda bulunup yalvardılar.

O da nihayet Cuma günü minbere çıktı.
Mübarek sarığını eğri koyup oturdu.

Tatlı sesli hafızlar ayetler okudular, güzel sesli mukriler (Kuran okuyanlar) kavari’i  (Belalardan kurtulmak için okunan dualar) tamamladılar.

Veled Hazretleri de son derecede beliğ (düzgün) bir hutbede bulundu ve dua edip:

“ Şeyhim (Tanrı yolunu gösterenim),
İmanım (doğru inancı aydınlatanım),

Kıblem (yönüm, istikametim),
Kuvvetim,

Seyidim (Efendim),
Senedim (delilim),

Mutemedim (güvendiğim)
Cesedimde ruhumun mekânı (canımın içi, özü),

Bu günümün ve yarınımın zahiresi (gerektiği zaman harcanmak üzere hazır gıdam)
Hakikati arayanların olgunlarının sultanı,

Hak yolunun erleri arasında Tanrı’nın sırrı,
Mevlam (Sahip çıkan efendim) ve me’vam (Yurdum, meskenim, makamım, sığınacak yerim) babam,

Hakkın ve dinin celali (Büyüğü, ulusu)” der demez halk arasında bir çığlık ve kıyamettir koptu.

Âşıkların feryadından yüce meclis meleklerinin coşuşu durdu.
Pervane, üzerinde bulunan elbiselerini paramparça etti.

Mevlana Kudbeddin-i Şirazi sarığını söküp yere attı.

Mecliste bulunan bütün halk kalkıp başlarını açtılar.
Kadınların ve erkeklerin gözlerinden sel gibi yaşlar aktı.

Artık vaaza imkân kalmadı.
Vaaz toplantısı bir sema toplantısına döndü.

Sultan Veled, sarığını doğrulttu, dua edip aşağı indi.
Pervane, elini öptükten sonra:

“ Bahaeddin Hazretleri hiçbir söz söylemese, açıklamaya, anlatmaya girişmese de, onun Mevlana’nın sevgili oğlu, onun sırrının çocuğu ve Sıddık-ı Ekber’in (Hz. Ebubekir) tertemiz neslinin özü olması yine keramet sayılmaya yeter.

Bütün nasihat ve öğütlerin esası (Yeri, yurdu, meskeni, makam, sığınma yeri), onları sevmektir.

Bütün taatların (İbadetler) hülasası (Özü, özeti), dervişler hakkındaki gerçek itikadımızdır.

O mübarek hanedana (Kökten ve asil büyük aile) saygı göstermek, bütün mümin erkek ve kadınlara vacip (Zorunlu) olan şeyler cümlesindendir.

Bu kanatları yanmış miskin Pervanenin, o, sultanın inayetinden (Karşılıksız iyilik) mahrum kalmaması ve onun merhametine, inayetine ulaşmışlardan olması umulur.” Dedi.

Kıskanç şeyhler, Pervane’nin yanında:
“ Bu gün Mevlana Bahaeddin’i büyük bir dehşet kapladı.
Gerektiği gibi konuşamadı” diye Sultan Veled’in arkasında aleyhinde bulundular.

Ulu şeyhlerden ve takva sahibi Tanrı yolunun yolcularından ilahi fakir (yalnız Tanrıya muhtaç) şeyh Muhammed-i Selmasti buna itiraz edip:

“ Bu şeyhlerin anladığı gibi değildir.
Çünkü Sultan Veled önce çok özürler diledi ve:

“ Bizim sözümüz o minberden söylenen sözlerden değildir.
Bizim sırlarımız kitap ilimlerine sığmaz” dedi.

Siz sarığını eğri koyduğu vakit dünyanın birbirine girdiğini ve halktan bir kıyamettir koptuğunu bütün insanların yüzlerini bu dünyadan öteki dünyaya çevirdiklerini, feryat ve figan baş gösterdiğini, mübarek sarığını doğrulttuğu vakit, mescidin cemaatinin hep birden sustuğunu görmediniz mi?
Bu keramet, dünyada bulunanlar için kâfidir “ dedi.
Bunun üzerine hepsi sustular.

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***

Neler öğrendik:
1.    Mevlevi olanların anlayışı yüksek kişilere sohbet şeklinde nasihat ve Öğüt verdiğini öğrendik.
2.    Mevlevi olanların halkın anlatılanların inceliklerini anlayamayacağından dolayı, zarar görmemeleri için, halka açık vaaz vermekten kaçındıklarını öğrendik.
3.    Sevgi duyarak, bağlanarak, nasihat ve öğüt almanın en hakiki ve öz davranış olduğunu öğrendik.
4.    Her bir insanın ayrı anlayışı olduğundan aşağıda birlik olmanın zor olduğunu, sema ederek yükselirsek anlayışların birlik olacağını öğrendik.
5.    Güzel seslilerden Kuran dinlemenin, dualar etmenin bizi bu dünyadan koparıp Sema’ya çıkarttığını öğrendik.
6.    Hazreti Mevlana’yı anarsak, arzularsak ruhaniyetiyle bizi bu dünya bağlarından kurtardığını öğrendik.
7.    Hazreti Mevlana’nın ruh kuvvetiyle kalbimizi, gönlümüzü ağlatarak, feryat ettirerek boşaltıp Tanrı’nın evim dediği gönlümüzü tertemiz ederek Tanrı’nın nurlarına yer hazırladığını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Sultan Veled Hazretleri’nin Mevlana Hazretlerine olan sevgisi, saygısı ve bağlılığından aldığı kuvvetle sarığını oynatmasıyla neleri değiştirebileceğini öğrendik.

Tanrının izni ve desteği ile bizlere ne kadar etken olduğunu öğrenmemiz inanmamız ve anlamamız lazımdır.

Babasının adının önüne geçmemek için çok dikkatli davranan, önceki büyüklerin mirasçısı ve mirasın koruyucusu Sultan Veled Hazretlerini iyi tanımamız ve sevgi ve saygıyla bağlanmamız gerektiğini öğrendik, anladık.

Velilerin gücü yaşarken bir ise öldükleri zaman 1000 (Bin) katı belki daha fazla olduğunu biliyoruz.

İnşallah bu büyüklerimizin eteğinden tutan oluruz da Tanrı yolunda beğenilen kullardan oluruz.

Âmin.
                                            *
RAVLİ

Popüler Yayınlar