8 Ocak 2012 Pazar

SULTAN VELED VE NESLİNİN DEVAMI İNSANLARA LAZIMDIR

Bir gün Mevlana Hazretleri mübarek medresenin sofasında oturmuştu.
Bütün has arkadaşlar da bu değerli özel mecliste hazırdılar.

Sultan Veled Hazretleri Mevlana’nın sağ tarafında, kardeşi Alâeddin de sol tarafında bulunuyordu.
Bunların ikisi de gençlik çağında idi.

Birdenbire gayb (Var ve etkin olan görünmeyen âlem) âleminden yeşiller giymiş iki şahıs geldi.
Mevlana’ya selam verdiler.
Mevlana ayağa kalktı.

Bu iki şahıs, hiç durmadan Sultan Veled’in elinden tutarak alıp götürdüler.
Bir müddet sonra tekrar gelerek ve yanlarında Sultan Veled’i de beraberinde getirip:

“ Bu genç. Baba Veled’in (Tanrı onun sırrını kutlasın) neslinin (Soyunun devamı) için insanlara lazımdır” dediler.

Sonra Alâeddin’i alıp gittiler.
Mevlana Hazretleri hiçbir şey söylemedi.

Dostlar hep birden feryatlar koparıp bu halin nasıl olduğunu sordular.
Mevlana:
“ Bahaeddin’i bizim neslimizin (soyumuzun) (devamı) için, bir müddet dünyada saklayacaklar.

Fakat Alâeddin’i çok dünyada tutmayacaklar, yakın zamanda götürecekler” buyurdu ve hakikaten Mevlana Şems’i olayından sonra hastalanıp öldü.
(Şems Hazretlerinin öldürülmesine yardım ettiği sanılıyor)

Fakat Sultan Veled babasının ölümünden sonra temiz bir kalple birçok yıllar yaşadı.
Üç cilt Mesneviyyat, bir cilt de Divan vücuda getirdi.

Bilgiler, hakikatler ve garip sırlarla dünyayı doldurdu.
Hayli pis aptalı, dünyanın arifi ve bilgisine göre amel eden bilgin haline getirdi.

Babasının bütün sözlerini nadir misaller eşi olmayan teşbihlerle (Benzetmelerle) açıkladı.
“ Çocuk babasının sırrıdır”
Hadisi Sultan Veled için varit (Gelen) olmuştur.

(Tanrı bu oğul ve babanın ruhunu kutlasın, onların lütuf (Hoşluk, güzellik, iyilik) ve ihsanını (Bağışlarını) âşıkları üzerine döksün)

Alâeddin’in de çocukları olmakla beraber, onlarda bu mana, bu nur yoktu.

Tanrı:
“ Fazilet ve ihsan Tanrı’nın elindedir, onu dilediğine verir”
(Hadid suresi 29) ayetini, ayırt etmek duygusuna sahip olan âşıkların, inayet sahibinin (Tanrı’nın) hidayetini (Hak yoluna, doğru yöne yönlendirme) görüp ayırt etmeleri için buyurmuşlardır.

ŞİİR:
“ Ben, gönlümü;
Cana ve cemalini görmek cihana bedel olan, kimseye veririm. 

Ben, olur olmaz kimseye gönlümü vermem,
Bir işte fayda (Verecek) zararı karşılayacak kadar olmalıdır.”

İnci ile çakıl taşları, sihirle Musa’nın asası arasında ne fark var?
Aklı olana bu kadar yeter.

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Mevlana ve has dostlarına gelecekte olacak olanın yaşatıldığını öğrendik.
2.    Sultan Veled Hazretlerinin kalbinin nurla yıkanıp, göğsünün genişletildiğini öğrendik.
3.    Gelecekte fayda sağlayacak temiz kalpli insanlara, doğru yolu, Hak yolunu öğreteceklere Tanrı’nın uzun ömür verdiğini öğrendik.
4.    Babasının mirasına sahip çıkıp devam ettiren ve geliştirenin beğenildiğini öğrendik.
5.    İnci ile çakıl taşının aynı değerde olmadığını, çok farklı olduğunu öğrendik.
6.    Sihirbazların hilesi ile mucizenin farklı olduğunu, aynı değerde olmadığını öğrendik.

İşte böyle yaren,
Kendisini doğru yola ve Hak yoluna hazırlamaya çalışanlara Tanrı yardımı geldiğini, Tanrı’nın özel hazinesinden süslendiğini, imkânlar verildiğini öğrendik, anladık.

Mevlevilerde gönül verme, Bektaşilerde el verme diye yetkinin devrolmasını öğrendik, anladık.

Gönül veren ve alanda olgunluk ve uygunluk olması gerektiğini öğrendik, anladık.

Aynı ağacın gövdesinden çıkıp da aykırı düşen dalın, çabuk kuruduğunu öğrendik, anladık.
                                        *
RAVLİ

Popüler Yayınlar