4 Aralık 2011 Pazar

ŞEMS VE ŞAMDAN KONYAYA GELİŞİ

Bir gün Mevlana Hazretleri, Sultan Veled Hazretlerini yanına çağırıp ona:
“ Birkaç arkadaşla Mevlana Şems’i aramaya git.
Giderken şu kadar gümüş ve altın parayı birlikte götür, bu paraları Şam’da o Tebriz sultanının ayakkabısı içine dök ve onun mübarek ayakkabısını Rum tarafına çevir.

Benim selamımı ona ilet ve âşıklara yaraşır secdemi ona arz et, Selametle Şam’a ulaştığın vakit, Cebel-i Salihiye’de meşhur bir han vardır, doğru oraya git.

Orada Mevlana Şemseddin’in güzel bir Frenk çocuğu ile tavla oynadığını görürsün.

Sonunda, oyunu Şems kazanırsa frengin malını alır.
Frenk çocuk kazanırsa Şems’e bir tokat vurur.

Sen frengin vurduğunu görünce hata edip kızmayasın, çünkü o çocuk kutuplardandır; fakat o kendini iyi tanımıyor.

Onun, Şems’in sohbetinin bereket ve inayeti ile halinin olgunlaşmasına çalışması ve onun müridi olması lazımdır.” Diye buyurdu. 

Bunun üzerine Sultan Veled o mübarek seyahat için hazırlandı ve yirmi ikbal sahibi faziletli arkadaşla hareket etti.

Mübarek Şam’a ulaşınca o hana gelip atlarından indiler ve tam bir edeple Şems’in bulunduğu hücrenin kapısı önüne durdular.

Şems’i ve Frenk çocuğunu Mevlana Hazretlerinin buyurduğu gibi gördüler.
Hep birden baş koyup itaat gösterdiler.

O derece ki Frenk çocuğu:
“ Ben böyle bir büyüğü karşı niçin böyle terbiyesizlik ettim” diye korkusundan rengi kaçtı.

Mevlana Şems, Veled Hazretlerini hadden aşırı öpüp okşadı ve Mevlana Hazretlerini sordu.

O da babasının selam ve secdesini gerektiği gibi arz edip bütün altın ve gümüşleri Şems’in mübarek ayakkabısı içine döküp özürler diledi.
Bütün dirhemlerin iki bin dinar olduğunu söylerler.

Rum’daki bütün arkadaşların baş koyup tövbe ettiklerini ve hadsiz hesapsız istiğfarda bulunduklarını, yaptıklarına pişman olduklarını ve bundan böyle terbiyesizlik etmeyeceklerine dair karar verdiklerini, kıskanmayacaklarını, hepsinin onun gelmesini beklediklerini söyledi.

Bunun üzerine, kereminin olgunluğundan ve umuma şamil olan nimetinden ötürü icabet buyurup Rum’a hareket etmeye razı oldu.

O Frenk çocuğu da başını açıp pay maçanda (Ayakkabılık gibi) durarak insafa gelip iman getirdi ve Şems’den malının yağma edilmesini istedi.

Mevlana Şemseddin bırakmadı ve:
“ Frengistan’a git, o ülkenin azizlerini şereflendir, o cemaatin kutbu ol, bizi de duadan unutma” dedi.

Arkadaşlar yolculuğa hazırlanınca, Veled Hazretleri bindiği rahvan atı (Yürürken üstündeki süvariyi zıplatmadan giden at),Şems’in önüne çekip onu bindirdi ve o mana şehsuvarının (Mana aleminde hızlı hareket eden) üzengisi yanında yaya olarak hareket etti.

Şems:
“ Bahaeddin!
Ata bin” diye buyurdu.

Bahaeddin baş koyup:
“ Padişah atlı, kul atlı, hiç yakışır mı? “ dedi ve böylece Şam’ın kapısından, Konya’ya kadar o padişahın hizmetinde tam bir aşkla yaya olarak koştu ve dedi:

ŞİİR:
“ Yüz binlerce asırda yaya yürüyen gök,
 Senin gibi biniciyi zamanın meydanına getiremez “

Yolda müşahede ettiği binlerce olağan üstü şeyler ve kerametlerden sonra Zincirli Han’a ulaştıkları vakit bir dervişi önden gönderip (Geldiklerini) Mevlana hazretlerine bildirdiler.

Mevlana bütün sarıklarını, ferecelerini ve daha başka giydiği ne varsa müjde olarak bu müjdeyi getiren dervişe verdi.

Bilginlerden, fakirlerden ve emirlerden fütüvvet erbabından ve daha başkalarından yüksek ve alçak tabakadan olanların onu karşılamaları için Konya’da:
Mevlana Şems-i Tebrizi Hazretleri geliyor” diye münadada (Bağırarak söyleme)bulundular.

O kadar kadın ve erkek karşılamaya çıktı ki hesaba gelmez.

Mevlana ile karşılaşınca, her ikisi de nara atarak atın üzerinde kendilerinden geçtiler ve aşağı indiler.
Birbirleriyle kucaklaştılar, uzun zaman kendilerinden geçti ve birbirlerine kutsal secdeler ettiler.

Sultanın askerleri bayraklarını kaldırıp, nekkareler (Mehter takımında olan büyük davul) çaldı, guyendeler nadir gazeller söyledi ve müritler sema yaparak ve dönerek sevinçler gösterdiler.

ŞİİR:
“ Dünya seninle yeniden dirilip parladı.
Acaba o gün ile bugünün arasında büyük fark var mıdır?
(Mesnevi Cilt 4 sayfa 466/3177

                                         ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki M.E. B. yay. 489
                                         ***
Âşıkların secdesi:
“Canımı, kalbimi, gönlümü, malımı, mülkümü sahip olduğum her ne varsa tüm varlığımı senin yoluna hazır.
Emret ne dersen, ne istiyorsan yapayım.” Demek ve hiç tereddütsüz, bahanesiz, ne çok ne de az yapmaktır.
RAVLİ

Popüler Yayınlar