1 Aralık 2011 Perşembe

SEMS VE İKİNCİ OLARAK KONYA’YA GELİŞİ

Mevlana şems Hazretleri, ilk defa, dinsiz kıskançların kıskandığından ve yakin sahibi olmayan alçakların düşmanlığından Şam’a gitmişti.

Orada uzun müddet kaldıktan sonra Mevlana’nın işareti ile dönüp Konya’yı şereflendirdi.

Birkaç ay sıkı fıkı sohbet ettiler.
Manasız kıskançlar yine (Bu vaziyetten dolayı) sıkıldılar.

Bu geniş dünyayı başlarına dar etmeye başladılar.
Bunun üzerine Şems, ikinci defa olarak kayboldu.

İşte bu sefer Mevlana, inayetinin çokluğundan sevgili oğlunu yirmi kuvvetli kişi ile Mevlana Şemseddin’i  (Tanrı onun zikrini yüceltsin) aramak üzere Şam’a gönderdi.
                            
                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Sultan Veled İbtida-name adlı eserinde:
Mevlana’nın Şems’in gidişinden çok üzüldüğünü, Şemsin gidişine sebep olanların yüzlerine bile bakmadığını yazıyor.

Bunun üzerine sebep olanların yaptıklarına pişman olduklarını, Mevlana’nın da onları affettiğini bildiriyor.
(İbtida-name sayfa 45-47)

Şems bir müddet sonra Mevlana’ya mektup göndermiş, bu suretle Şems’in Şam’a gittiği anlaşılmıştır.

Şems Mevlana’ya Şam’dan mektup yazınca, Mevlana da ona mektup yazdı.

O zamanlar, posta teşkilatı olmadığından mektuplar ulaklarla gönderiliyor, hayli zaman alıyordu.

Mevlana’nın yazdığı mektuplardan bazı beyitler:

“ Ey gönlümün nuru, gel,
Ey uğraşmalarımın isteklerimin gayesi gel!

Hayatımızın, senin elinde olduğunu biliyorsun.
Tatlı olan hayatı, zorlaştırma.

Kullarına sıkıntı çektirme, gel!
Ey aşk, ey maşuk, engelleri aş, inadı bırak da gel”
                                *
“ Ey dünyanın zarif kişisi, sana selamlar ederim.
Şunu iyi bil ki benim hastalığımda, sağlığım da senin elindedir.

Eğer bedenimle senin yanında değilsem, sana hizmet edemiyorsam da şu bir gerçektir ki, ruhum ve gönlüm senin yanındadır “
                                   *
“Yüce efendimizin ömrü uzun olsun, Allah, onun muhafızı ve koruyucusu olsun.

Onun tatlılıklarla, güzel sohbetlerle dolu olan zevkli hararetli meclisinde aşktan mahrum, kalpleri donuk kişi bulunmasın”
                                     *
Mevlana, Şemsin mektubunu aldıktan sonra Sultan Veled’i çağırdı.
Ona bir miktar para vererek:

  “ Sen elçi olarak git.
Bu altınları ayağına saç.
Benim tarafımdan rica et.
Kendisine kötü davrananların pişman olduklarını söyle, lütfetsin, gelsin, artık” dedi.

Sultan Veled bu hizmeti canla başla kabul etti.
O da babası gibi Şems’e âşıktı.

O da babası gibi Şems’in hakikatini görmüş, büyüklüğünü anlamıştı.
Sultan Veled Şam ziyaretini şöyle anlatıyor:

“ Yorulmadan ovalarda koşuyor, dağları bir saman çöpünden bile önemsiz görüp aşıyordum.
Yoldaki dikenler, bana güller gibi gözükmede idi “

Eflaki, Sultan Veled’in yirmi kişi ile gittiğini yazıyor.
Şam’da Şems Hazretlerini buldular.

Sultan Veled babasının dediğini yaptı.
Altınları ayağına saçtı.

Şems altınları görünce gülümsedi.
Muhammed huylu Mevlana bizi altınla, gümüşle ne diye oyalıyor?

Onun dileği kâfi, dedi ve Konya’ya gelmeği kabul etti.
Sultan Veled ve arkadaşları, Şam’da birkaç gün kaldılar.

Sema meclisleri kuruldu.
İstirahat ettiler, sonra Şems Hazretlerini                              yanlarına alarak yola düştüler.
                                        *
İbtida-name’de bu yolculuk şöyle anlatılmaktadır:
“ Veled, Şems’in maiyetinde, zorla değil, canla, başla gönülle ve kendi dileği ile yaya olarak yürümede idi.

Şems ona:
“ Sen de ata bin, şu Yörük kır ata binerek yol al “ dedi ise de Veled:
“ Ey padişahlar padişahı’
Seninle eşit olmaya gücüm yetmez, hem padişah ata binsin hem kul bu nasıl olur?

Sen maşuksun (Âşık olunan), ben aşıkım, sen efendimsin, ben kulum, hatta sen cansın, ben seninle diriyim.

Benim yaya gitmem, senin maiyetinde başımı ayak yapıp yürümek gerek.
(İbtida-name sayfa 48-49)

Şam kervanı Konya’ya yaklaşınca, Sultan Veled babasına bir müjdeci gönderdi.

Mevlana müjdeyi alır almaz, dervişler, beyler ve Mevlana’nın adamları, Mevlana ile beraber karılamaya çıktılar.

8 Mayıs 1247 günü Şems Hazretleri tekrar Konya’yı şereflendirdi.
Şems Mevlana’yı görünce attan indi, kucaklaştılar.

İki mana denizi tekrar birleşti.
                                *
Şems tekrar Konya’ya geldikten sonra, önce, onun aleyhinde bulunanların hepsi yaptıklarına pişman oldular.

Şems de Mevlana gibi onların hepsini bağışladı.
Çünkü Mevlana da, Şems de Muhammed huylu idiler.

Malum olduğu üzere Peygamber efendimiz Taif’te kendini taşlayanları, mübarek ayaklarını kanatanları bile affetmişti.

Zaten Şems gelmeden önce Hazreti Mevlana’da kötülük edenleri, dedi kodu yapanları affetmişti.
Şems de aynı yolda yürüdü.

Kendisiyle uğraşanları hoş gördü.
Suçlarını affetti.
Sema meclisleri tertip edilmeye başladı.

Mevlana da Şems de her gün bir yere davet edilmekteydiler.
Fakat sema neşe ve şevkle geçen günler de uzun müddet devam etmedi.

Yine kin ve nefret uyandı.
Şems aleyhinde, yine dedikodular başladı.
Yalanlar, fitneler yine aldı yürüdü.
Bu defaki fitne daha şiddetliydi.


Sultan Veled’in anlatımına göre:
Küfür ve tehditlere artık dayanamayan Şems, kendine:
“ Ben bu sefer öyle bir gidiş gideceğim ki, kimse izimi bulamayacak, öyle kaybolacağım ki, zamanlar geçecek, izimin tozu bile bulunamayacak, onu, mutlak bir düşmanı öldürdü diyecekler” dedi.
                               *
MEVLANA, Şefik Can say 51-53) alıntı.
                                *
RAVLİ

Popüler Yayınlar