20 Aralık 2011 Salı

HÜSAMEDDİN ÇELEBİ VE PAYLAŞTIRMA


Mevlana’nın daima âdeti şöyle idi:
Emirler, melikler, şehrin büyükleri ve zengin müritler vasıtasıyla gayb âleminden dünyalık ne gelirse bunları hemen Çelebi Hüsameddin’e gönderirdi.

İşlerin idaresini onun eline bırakırdı.
Bir gün emir Taceddin Mutez (Tanrı ona rahmet etsin), dostların ziyafet çekmeleri ve hayır etmeleri için, Aksaray’dan yedi bin dirhem-i sultani (Altın para) göndermiş ve birlikte gönderdiği mektup da Mevlana’nın ret etmeyip kabul etmesini, çünkü bu paranın cizye (Müslüman olmayanlardan alınan vergi) malından geldiği için helal olduğunu yazmıştı.

Mevlana, bunların hepsini alıp Hüsameddin Çelebiye götürmelerini emretti.

Sultan Veled:
“ Bizim evde hiçbir şey yok, başkasına verecek bir halde değiliz.
Hudavendiğar, nereden bir şey gelse Çelebi Hazretlerine gönderiyor.
O halde biz ne yapalım? “ dedi.

Mevlana:
“ Ey Bahaeddin!
Tanrı’ya yemin ederim ki yüz binlerce olgun zahit (Şeriat kurallarına tam uyan) ve muttaki (Allah’tan korkan) ölecek derecede aç olsalar ve benim de bir dilim ekmeğim bulunsa, ben onu hali vakti yerinde olduğu halde yine Hüsameddin Çelebi’ye gönderirim.

Onu hiç kimse ile mukayese etmem:
Çünkü o, Tanrı’nın eridir ve bütün işi Tanrı içindir.

Dünyanın bütün malı mülkü onundur.
Bunları istediği gibi kullanmak ona helal, yoksul oldukları halde başkalarına haramdır.

Dünya malı Çelebi Hüsameddin’e zarar vermez, zira “ Helal ve hayırlı mal, Salih (Dinin emrettiğini yapan) bir kişiye ne de yakışır!

Dünya malı Tanrı’dan haberi olmayanlar için günah, onun için ise kol ve kanattır.

Helva doktora ziyan vermez, fakat hastaya ziyan verir.

ŞİİR:
“Veli zehir yese, ona bal olur,
Talip (İsteklisi) yese kalbi kararır.

Olgun bir kişi, toprağı tutsa altın olur.
Olgun olmayan kişi tutsa kül olur.

Çelebi Hazretleri, bu paranın bin dirhemini Sultan Veled’e, bin dirhemini Kira Hatuna (Mevlana’nın hanımı), beş yüz diremini Emir Âlim Çelebi’ye verdi ve geri kalanı da müritlere teslim etti.
Guyendeler (Çalgı çalan, güzel seslilere) de pay aldı.


                                         ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***

Neler öğrendik:
1.    Allah korkusu olana güvenileceğini öğrendik.
2.    Veli yanlış yapsa bile bir şekilde faydaya dönüştüğünü öğrendik.
3.    Bir şeyin isteklisi olanın istediği şeyin faydalı olacağını sandığını, vereceği zararı göremeyeceğinden hataya düşeceğini öğrendik.
4.    Tanrının yarattığına rızkını vereceğini unutmamamız, telaşlanmamız gerektiğini öğrendik.


İşte böyle yaren,

Bir şeyi çok istersen:
Gözün başka şeyleri göremeyeceğinden hataya düşersin.
Sakinliğini kaybedersin.
Nefsin kurallara göre davranmaktan vaz geçirir.
Korkun olduğundan daha büyük tesir etmeye başlar.
Elde etmekten korkunç zevk alacağına inanırsın.

Hâlbuki Tanrı sana hisse ayırmışsa onun bir şekilde nasip olup geleceğini bilenler istemezler.
Olgunluğa ulaşmış olanlar isteği de istemezler.

Helal ve hayırlı mal, Salih (Dinin emrettiğini yapan) bir kişiye ne de yakışacağından cümlemize Tanrı böyle temiz rızık nasip etsin.
Âmin.
                                               *
RAVLİ

Popüler Yayınlar