9 Kasım 2011 Çarşamba

ŞEMS VE ULULUĞU

Veled Hazretleri şöyle anlattı:
Bir gün babam Hazretleri, Mevlana Şemseddin’in ululuğu ve şanı hakkında hadden aşırı metihlerde bulundu.

Onun büyüklüğünden, derecelerinden, türlü kerametlerinden Tanrı’ya olan yakınlığından ve anlatılmayacak daha öyle garip hallerinden bahsetti ve o kadar şeyler söyledi ki bütün dostlar hayran kaldılar.

Sonra şu beyti okudu:
 “ Ayağı ruhların üstünde olan Şems-i Tebrizi’nin bastığı yere, ayağını değil başını koy.”

Ben de şeyhin herkesin içinde bana bulunduğu iltifatların verdiği sevinçle koşarak Şems’in hücresine gittim.

Başımı ayaklarına koydum.
Mübarek elini öpüp yüzüme gözüme sürdüm., kendisine öyle aşk ve sevgi gösterdim ki, o da benim bu hareketlerimden hayrette kalarak:

Bahaddin!
Sana ne oldu?
Fazla lütuflarda bulunuyorsun.
Gönlümü almak için sevgiler gösteriyorsun.
Senin böyle dilenciye yaraşır bir harekette bulunduğun yoktu.
Bu neden icap ediyor? “ dedi.

Ben de:
“ Babam, büyüklüğünüz hakkında o kadar söz söyledi ki, hepimiz deli olduk.
Eğer bin sene ömrüm olsa ve başımın üzerinde döne-döne size kulluk etsem ve hizmetlerimin hepsi de kabul edilse, yine bu muhlis kulunuzun kalbinde layıkıyla hizmet edememekten dolayı (Bir ukde (düğüm) kalır) “ dedim ve şu şiiri okudum:

“ Dünyanın en büyük galip padişahı senin adi bir kölen,
 Zenbili (Dilenci tası, kabağı) elinde avuç açmış bir dilencidir.

Felek yüz yıl senin kapının toprağının hizmetinde bulunsa yine de senin bir günlük hakkını ödemiş olmaz “

Bunun üzerine Şems:
Mevlana’nın benim hakkımda buyurduğu doğrudur, doğru değildir diyemem.
Fakat Tanrı’nın adına tekrar-tekrar yemin ederim ki, yüz binlerce benim gibi Şems-i Tebrizi onun büyüklük güneşi karşısında bir zerreden başka bir şey değildir. “ dedi.

ŞİİR:
“ Senin, ışıkları âlemi kaplayan güneşinin ışığı karşısında,
Hesaba katılmayan bir zerre varsa, o da biziz.”

Sonra:
“ Ben şu kadar mükaşefeye (Tanrı sırlarının görünmesi, Tanrı nurunu görme) nail (ele geçirme) olduğum, süluk (Tarikat) padişahlarını seyrettiğim, ilahi nurlara yakınlaştığım, birçok Tanrı erleriyle düşüp kalktığım, özel mülküm olan gayb alemlerini gördüğüm halde Mevlana’nın kabına yetişemedim.

Artık onun hakikatine kim erişebilir “ diye ilave etti.

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Tanrı sırlarının Şems Hazretlerine göründüğünü öğrendik.
2.    Şemsi Tebrizi Hazretlerinin Tanrı nurlarını gördüğünü öğrendik.
3.    Tanrı yolunda yolculuk edenleri bildiğini ve seyrettiğini öğrendik.
4.    Tanrı erleriyle görüşüp konuştuğunu öğrendik.
5.    Gayb aleminin özel mülkü olduğunu öğrendik.
6.    Şems Hazretlerinin Mevlana Hazretlerinin ululuğuna yetişemediğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Mevlana hazretleri Şems Hazretleri hakkında ne söylerse Şems hazretleri de ona bin katı olduğunu söylüyor.

Şems Hazretleri de Mevlana Hazretleri hakkında ne söylerse benim bin katım daha ileride deyip birbirinin yerini ve durumunu bildiriyorlar.

Tanrı’nın on sekiz bin âlemi olduğuna göre daha da görülecek ve bulunulacak yerler olduğunu anlıyoruz.

Görünmeyen âlemlerin sadece hesap, cennet ve cehennemden ibaret olmadığını anlıyoruz.
Tanrı inşallah nasip ve kolay ederde bu büyüklerimizin yolundan gider nasipleniriz.
Âmin.
                                        *
RAVLİ



Popüler Yayınlar